Türk Halk Kültüründe Dünden Bugüne Kamu Kazanları

99 Türk Halk Kültüründe Dünden Bugüne Kamu Kazanları Gelenek, Görenek ve İnançlar İç Anadolu bölgesinde Konya düğünlerinin asırlardır değişmeden devam eden geleneksel yemeklerinin ortaya konmasında, bereket ve lezzet unsuru olarak kabul edilen kazanların önemli bir işlevinin bulunduğu bilinmektedir. Konya düğünlerinin günümüzdeki düğünlerde de devam eden ve kazanlarda pişirilen geleneksel yemekleri düğün çorbası, etli pilav, bamya, helva, pilav ile zerde ve hoşaftır. Çankırı’da kazanın tarhana yapımından elma, armut, ahlat vb. ekşisi yapı- mına; bulgur kaynatmaktan keşkek yapımına; aşure yapımından kuşburnu kaynatmaya; külbastı yapımından yahni pişirmeye; salça yapımından kumaş boyamaya; diş bulguru kaynatmaktan konserve yapımına; pekmez yapımından pilav yapımına birçok alanda işlevinin olduğu bilinmek- tedir. Bununla birlikte kazanın asıl işlevini düğünlerde yerine getirdiği belirgindir (Yakıcı 2016: 104) 3. Simge Olarak Kamu Kazanı Resmî ve sivil kamu kazanları zamanla bazı tarikat ve zümrelerin de birlikteliğinin ve paylaşımlarını simgesi olarak kullanılmaya başlarlar. Türk kültüründeki gösterişli kamu kazanlı ziyafetler evrilerek, aza birlikte kanaat etmenin, birlik ve beraberliğin simgesi olarak fiziksel kamu kazanlarını doğurur. Kamu kazanı artık hem soyut hem de somut bir anlam kazanmış olur. Bu bağlamda bir simge olarak kamu kazanlarına en bilinen örnek Kazakistan’daki Ahmet Yesevi Türbesi’nde bulunan iki ton ağırlığındaki bakır kazandır. Üç bin litre su alabildiği iddia edilen kazana “Toy Kazan” adı verilmiştir. Yesevi felsefesinin gereği olarak hoşgörüyü ve birlikteliği, tek- keye katılıp beraber çalışmayı karşılar. Yesevi ocağına kaç kişi gelirse gelsin, içindeki çorbanın hiç eksilmeden arttığına inanılır. UNESCO Dünya Kültürel Miras listesinde yer alan Hoca Ahmet Yesevi Türbesindeki bu Toy Kazan, türbenin ve Türk maden sanatının en önemli eserlerinden birisidir. Sovyetler Birliği Döneminde, 1935 yılında Saint-Petersburg’a götürülmüş, Kazak aydın- ların uğraşları sonucunda  Nursultan Nazarbayev tarafından 18  Eylül 1989 yılında tekrar geri getirilerek Ahmet Yesevi Türbesi´ne konulmuştur. Orta Asya tasavvuf geleneğini sürdüren Hacı Bektaş Velî’nin, Hacıbektaş’taki merkezî tekkesinde, bu amaca yönelik büyük bir kazan yer alır. Bektaşîler, bu kazanın, altında ateş ol- maksızın kaynadığı inancındadır. Hacı Bektaş Veli’nin yeniçerilere beyaz keçe börkü giydirdik- ten sonra, “Kara Kazan” adı verilen kutsal kazandan kendi eliyle çorba dağıttığı aktarılır. Kara Kazan’ın Yeniçeri Ocağı için de ayrı bir önemi olmuş, bolluğun ve bereketin simgesi sayılmıştır. Bu gün türbede bulunan kara kazan, altı büyük parça dövme bakırın birleştirilmesi ile meydana getirilmiş, gövdesine ikisi büyük, ikisi küçük olmak üzere dört ayrı kulp yerleştirilmiştir. 75 cm yüksekliğindeki kazanın ağız çapı dıştan 128 cm, içten 127 cm, alt çapı ise içten132 cm’dir. Kazanın iki yanında bulunan ocaklara “Halife Ocağı”, üzerlerindeki kazanlara da “Halife Kazanı” denmektedir (Akbulut 2010: 273-274). Tekkedeki Kara Kazan, Alevi-Bektaşi zümreleri arasında “Kara kazan Hakkı” adında bir yardım geleneğini de doğurur. Alevi-Bektaşiler inançları gereği kendilerine sunulan hizmetler kar- şılığında gönüllerinden kopan buğday ve diğer malzemeleri harman kaldırma zamanı köylere Hacı Bektaş tarafından gönderilen vekillere “Kara Kazan Hakkı”  veya  “Hakkullah”  olarak dede/ babalara vermişlerdir. Bu sayede sürekli kazanlar kaynamış, askerler, yolcular ve yoksullara yemek verilmiş, kıtlık ve seferberlik zamanlarında gıda ihtiyacı olarak dağıtılmıştır. Bu yüzden özellikle Alevi-Bektaşi geleneğine bağlı her Bektaşi tekkesinde kollektif olmanın ve paylaşmanın

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx