Türk Halk Edebiyatı

20 Prof. Dr. Eyüp AKMAN T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı tüğü notta adamotunun karşılığı olarak “İnsanın iki bacağını andıran çatal biçiminde köke sahip, yenildiğinde cinsel gücü artırdığına inanılan bir bitki” demiştir. Bu kelime dudaim/aşk elması olarak da bilinir. İngilizcesi “mandrake”dir. Tevrat üzerinde araştırma yapan Bahattin Sağlam ise bu kelimeye karşılık olarak “Lüffah meyvesi” demiştir (Sağ- lam 1998:99). Lüffah kelimesinin sözlükteki karşılığı, “büyük ve geniş yapraklı, kokulu bir bitki olup evvelce büyücülükte kullanılırdı.” şeklindedir. Mütercim Asım Efendi’nin sözlüğünde ise söz- cük şöyle kayıtlıdır: “El-lüffah, rumman vezninde bir nebat-ı ma’ruf adıdır ki bâdincâna şebih olur. Ve yebruhu’s-sanem dedikleri nebatın semerine denir. Müfredat-ı tıbbiyede ikisi bir olmak üzere mersumdur ki Fârisi’de şâbizek denir, ıtrıyyetli ve halavetli olur” (Mütercim Asım 2013:1223). Batı mitolojisinde Dudaim’in karşılığı olarak aşk elmaları (love apples) tabiri kullanılmıştır. “Evlilik töreninden sonra gelin, çocukları olması için kilisenin mihrabına elma sapı koyar. Elma, gençlerin çok çocuk doğurmasını sağlar. Evliliğin ilk gecesinde elma, kuş tüyü yatağın altına konulur, ikinci gece elmayı bölerler ve her yeni evli, elmanın diğer yarısını yer (Uzelli 2016:95). Aşk elması veya mucizevî elmanın, Tevrat’ın yukarıda bahsettiğimiz bölümde yer aldığına ilk dikkat çeken kişi Otto Spies’tir. Spies, mucize şeklinde hamile kalmaya dair örnek için “Bu hususta galiba en eski edebî şahit Rachel kıssasındaki “aşk elmaları”, Dudaim’dir” demektedir (Gönül 1941:24). Daha sonra Şükrü Elçin ve Fikret Türkmen de Tevrat’ın o kıssasına işaret ederler (Elçin 2000:21,Türkmen 1998:179). Fakat üç araştırmada da sözü geçen Tevrat kıssası ayrıntılı olarak ele alınmamıştır. Tevrat’ta elma, aşk verici unsur olarak Ezgiler Ezgisi bölümünde de bulunur. Kız, “Güç- lendirin beni üzüm pestiliyle, canlandırın elmayla , çünkü aşk hastasıyım ben”(Ezgiler Ezgisi 2/5, s.834) diyerek elmanın gücüne işaret eder. Adak adama neticesinde doğuma gelince şunları söyleyebiliriz. Türklerde adak adayarak, hayır hasenat yaparak çocuk sahibi olma motifi Dede Korkut’ta Boğaç Han hikâyesinde karşımı- za çıkar. Avdan oğlunun gelmediğini gören Dirse Han’ın Hatunu “Kuru kuru çaylara su saldım/ Kara elbiseli dervişlere adaklar verdim/Aç görsem doyurdum çıplak görsem donattım” der (Ergin 1992:29). Başka halk hikâyelerinde de dua ile adak adayarak ve hayır hasenat yaparak hamile kalma motifine rastlarız. 7 Tevrat’ta yukarıda bahsettiğimiz adak adayarak doğan Şimson daha ana rahmindeyken Tanrı’ya adanmıştır. Burada kısır kadının hiçbir dahli olmadan doğrudan bir melek gelir ve ona bazı şartları yerine getirdiğinde çocuk doğuracağını söyler 8 . Bu şartlar, şarap ve içki içmemek, murdar şeyleri yememek, Tanrı’ya kurban sunmak ve çocuk doğduktan sonra da çocuğun başına ustura değdirmemektir. Şimşon bu şekilde doğar, büyür ve kahramanlıklar yapar. Samuel’in de adak adama neticesinde doğduğunu söylemiştik. Şimşon’dan farklı olarak Samuel, annesinin, Tanrı’ya yalvarıp “çocuk verirsen onu sana adayacağım ve onun başına hiç 7  Bunlara örnek olarak Asuman ile Zeycan, Böyle Bağlar, Gül ile Sitemkâr, İbrahim Şah, Tahir ile Zühre, Kerem ile Aslı vb. (Cemiloğlu 1999:136-137) gösterilebilir. 8  Halk hikâyelerinde derviş, çocuğu olmayan kişilere elma verdikten sonra onlara bazı şartlar sunar. Mese- la çocuk olduktan sonra, çocuğun adının, kendisi gelmeden verilmemesi gibi

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2