Türk Halk Edebiyatı

492 Prof. Dr. Ayşe YÜCEL ÇETİN T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Ali İzzet Hikâyesi, Cenab-ı Allah’tan illa da benim istediğimi ver ya Rabbi, bana bir oğlu ver deyip feryat etmekde olan bir babanın hikâyesidir. Gece gündüz… İster Allah’dan Ali İzzet Bey. Ya Rab bana bir oğlan ver. Zamanla Cenab-ı Allah Ali İzzet Bey’e bir oğul verir. … Hikâyeye bu, çabuk büyür Hüseyin… Delikanlı burada erkekliğini ibraz edemiyor. Ana- dolu söylentilerine göre ya bir hastalıkdır ya bir söylentidir ya bir korkudur. Ama biz buna tümüyle heyecan diyeceğiz.” Elektronik ortamda anlatılan hikâyenin kurmaca yapısı içinde anlatıcı; “Düşünmüşdü Ali İzzet Beg bir baba olarak. Saçları ağarmış, beli bükülmüşdü. Elinde de yapabilecek heç bişey yokdu. Başka bir oğlu da yokdu Senem’i alsın da Senem gibi vefakâr bir gelini gözden uzaklaş- dırmasın. Issız sessiz bir dağın başına çıkan Hüseyin iki kat davul zurna, iki yüz atlı, iki yenge, üzerlerinde de tıpkı Senem’e benzeyen bir gelin. Almış götürüyorlardı. Acaba bu gelini nereye götürüyorlar. Tıpkı bizim Senem’e benziyor. Acaba hangi Senem’di, hangi Hüseyin’in ocağını yıkacaktır kim bilir? Diyerek…” cümlelerinde görüldüğü gibi ilahî/hâkim bakış açılı anlatıcı iken, hikâyenin sonunda icracı âşık devreye girer, hikâyenin bittiğini ifade ile anlatının tespitinden ya- pımına ve dinleyiciye ulaşmasına kadar olan süreci anlatır: “Zaten bu dünyaya da koca karılar endir bindir dünyası diyorlar… Senem indi Fatma bindi, bu hikâyenin kahramanları bundan sonra maziye karışmışlardı. Biz de onların peşine çekmiş gidiyoruz, biz de bir gün hikâye olacağız, biz de bir gün gözden kaybolacağız. Bu hekâyeyi sekizinci bant olarak harika plağa okumuş oldum. Bu hekâyenin yapımında Şençalar Stüdyosunda Işık Bey’in, Tekniksiyen Işık Bey’in çok büyük katkıları oldu. Kemanide Semih Bey, curada Zafer Bey ve bozuk sazda da âcizane ben Âşık Reyhanî bu hekâyeyi ta- mamlamış bulunuyoruz. Arkasından yine bir uzun hava okuyarak hekâyemizi bitiriyoruz.” (https:// www.youtube.com/watch?v=zij5KGP2fM0) Basılı kitaplarda âşık tarzı edebiyat geleneği, hikâye ve hikâye kahramanları ile hikâyenin kaynağı konusunda zaman zaman bilgi verildiği de olmaktadır. Emrah ile Selvihan Hikâyesi’nde “Birkaç Söz” başlığı altında; “Halk şairleri arasında, insanı güzel ve derin şiirleriyle büyüliyen, sihirli mısralarının yaldızlı kanaatlariyle hayal âleminin sonsuz göklerinde gezdiren Erzurumlu kıymetli Şair Emrah ile Erciyeşli Âşık Emrah›ı karıştırmamak lâzımdır. Bilhassa Doğu Anadolu’da deyişleri ve sevgilisi Selvi ile macerası hâlâ dillerde destan olan Âşık Emrah, halk arasında Âşık Garip; Kerem gibi sevilmekte ve hikâyesi okunmaktadır. Muhtelif şehirlerde söylenen bu hikâye- lerin aslı bir ise deyişlerde ve bazı ufak tefek vak’alarda bariz değişiklikler vardır. Bu kitapta okuyacağınız EMRAH ile SELVÎ hikâyesi, Çankırı Varyantı olup, Ozanoğlu’nun anlattığı gibi kaleme alınmış ve neşir hakkı kitabevimize verilmiştir. BOZKURT Kitabevi” (Oza- noğlu 1972:3). Hikâye ve kaynağı ile benzer bilgiler Mahiri ile Mahitaban Hikâyesi’nde de bulunmaktadır; “Derleyen: Mehmet ve Ömer Gökalp, Neşreden: Ömer Gökalp, ‘Mahiri, yanına ihtiyar kocakarıyı alıp, kendisi de kadın kıyafetine girerek Mirza Hanın sarayına gidiyordu. Mahitaban onu pence-

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2