Türklerin Yaratılış Destanı ile İslamî Kaynaklardaki Müşterekliklere Sentezi Bir Yaklaşım

210 Dr. Doğan KAYA T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı denilmektedir. Buna göre Allah katındaki “bir” gün bizim bin yılımıza bedeldir. Kur’an’da bunu doğrulayan başka ayetler de vardır. Me’aric Suresi’nin 4. ayetinde: “ Melekler ve ruh (Cebrail), oraya, miktarı -dünya yılı ile- ‘elli bin yıl’ olan ‘bir gün’ de yükselip çıkar.” Demek oluyor ki; Tanrı katındaki “bir gün” bizim sayımızca “elli bin” yıl kadardır. Bu bilgilerden sonra Allah’ın kâinatı altı günde, yani altı devirde yarattığı hükmü ortaya çıkmaktadır. Yaratılış destanında, yaratılan kişi, her ne kadar insan şeklinde olsa da üslendiği rol bakı- mından şeytandır. Ülgen’i kıskanıp onun gibi olmaya çalışması, büyüklenmesi, tanrıyı aldatmaya yeltenmesi bunun işaretleridir. Türk yaratılış usturesinde Erlik, suya dalıp Tanrı’ya toprak çıkarırken içi hırs dolu oldu- ğundan kendisi için de ağzına bir miktar toprak alır. Niyeti, kendine göre bir yer yaratmaktır. İnsanlardaki hırs ve tamahla ilgili olarak “Mala çok düşkünsünüz.” anlamında Fecir Suresi’nin 20. ayetinde; “Malı, bütün gücünüzle seviyorsunuz .” denilmektedir. Alâk Suresinin 6. 7. ve 8. ayetlerinde de “Gerçek şu ki, insan malda zengin olduğunu görmesiyle azar. Kuskusuz dönüş Rabb’inedir!” ifadeleri yer alır. Erlik ağzından toprağı fırlatınca Küçük dağlar, tepeler meydana gelir. Ra’d Suresi’nin 3. ayetinde; “Yeri döşeyen ve onda oturaklı dağlar yaratan O’dur.”; Hicr Suresi’nin 19. ayetinde de “Yeri uzatıp orada dağlar yerleştirdik .” Nebe Suresi’nin 12. ayetinde “Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik.” ifadeleri bu hususla örtüşmektedir. Yeryüzü oluştuktan sonra üzerinde dalsız budaksız bir ağaç biter. Kayra Han bu ağacın dallarının ve yapraklarının olmasını murat eder. Ağaç bir anda 9 dallı oluverir. Kayra Han; “Dal- ların her birinin kökünden dokuz kişi türesin ve bunlardan 9 millet olsun.” der. Kuran-ı Kerim’in Hucurât Sûresi’nin 13. ayetinde geçen; “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden ya- rattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.” ifadesi bu hadiseyi doğ- rulamaktadır. Erlik, Tanrı’nın yarattığı insanları kendisine vermesini ister. Kayra Han kabul etmez. Erlik yaratılanları merak eder ve onların yanına gider. Orada insanlardan başka, hayvanlar, kuşlar ve daha bilmediği birçok güzel yaratıkları görür. Canlılar bir ağacın meyvesinden beslenmektedir. Ancak bir tarafındaki meyvelere dokunmamaktadırlar. Çünkü tanrı onlara o taraftaki meyveleri yemelerini yasaklamış ve başına da bekçi olarak yılan ile köpeği koymuştur. Yasak meyve ile ilgili olarak Bakara Suresi’nin 35. ayetinde şöyle bir ifade vardır: “Ey Adem! Sen ve eşin (Havva) cen- nette oturun. İkiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yiyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa haddi aşan zalimlerden olursunuz.” Yaratılış mitinde Erlik “Körmös” olarak vasıflandırılır. Körmös, “kör, görmeyen” anlamına gelir. İslâm inancında da Şeytan “Kör Şeytan” olarak bilinir. İnanca göre, şeytanın gözü Hz. İsma- il’in attığı taş ile kör olmuştur.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx