Türk Sözlü Şiir Sanatında Kadın Yaratıcılığının Arketipleri

277 Türk Sözlü Şiir Sanatında Kadın Yaratıcılığının Arketipleri Türk Halk Edebiyatı bedenimi kemiklere göre parçalara ayırdılar. Orada bulunan ruhlar doğranmış eti dokuz yere ayırıp büyük tencerelere koydular, pişirdiler ve yediler. İnek ahırından buzağılara zarar veren bir ruh çıktı, O benim bütün kemiklerimi bir araya getirdi, onları kabuğu yenice soyulmuş akağacın üzerine koydu. Yeniden kemikleri etlerle örterek beni dirilttiler.” 11 Aslında bu yolculuk epik eser- lerin kahramanlarına uygulanmaktadır. Âşık ya da sofi şair de seçilmekte veya aday olmakta, sonra tehlikeli eşiği geçmekte, bilgi ve donanımla tekrar gerçek dünyaya dönmektedir. Şaman oluş sürecindeki hastalık ya da acı çekme şamana özgüdür, ancak bilhassa âşıkta hastalık, yok- sulluk, bir yakınını kaybetme gibi rüyanın ilk devresini oluşturam unsurlar söz konusudur. Şa- manın rüyasında eski şamanları görmesi motifi yerini Anadolu sahasında İslamileşmiş unsurlara bırakmıştır. Kadın şamanın gelecekten haber verme, büyücülük, büyüsel yöntemlerle hastalıkları tedavi etme, ruhlarla iletişim kurma özellikleri, kadın sanatçı tipine taşınmamıştır. Ancak bu özel- likleri ile kadın şaman, şifacı kadınların, halk ebelerinin prototipi olarak durmaktadır. Bâciyan-ı Rum ve Kadıncık Ana: Geçmişten günümüze bacı/ ana mahlaslarının kadın halk şairleri arasında yaygın olarak kullanılmasında bir kültürel kod olarak 13. yüzyıldan itibaren Anadolu’da bir kadın dayanışma teşkilatı olarak ortaya çıkmış olan Baciyan-ı Rum yatmaktadır. Bacı ve ana mahlaslı kadın âşık- ların bu mahlasları kullanmaları dinî, sosyal ve edebî geleneklere dayanmaktadır. Bacı ve ana ünvanları Hacı Bektaş Veli döneminden başlayarak yüzyıllar boyunca devam etmiş, tarikat şeyh- lerinin eşlerine, kızlarına ana/bacı denmiş, bir Bektaşi tarikatına intisap eden kadın halk şairleri bacı ve ana mahlasını hususiyle kullanmışlardır. Özel statülü kadın tipini bir kadınlar zümresi olarak Bâciyan-ı Rum’da da görmekteyiz. Bâciyan-ı Rum dinî tasavvufî çerçeveli bir kadın iktisadî teşekkülüdür. Temeli Hacı Bektaş Veli müridlerinden Kadıncık Ana’ya dayanır. Baciyan-ı Rum’un bacı kimliği kardeşliği, dayanışmayı ifade eder. Bu kardeşlik hem toplumsal, iktisadî manada hem de tarikat manasındadır. Anadolu sahasında yetişen kadın âşıkların kimileri bir kültürel kod olarak bu bacı kelimesini almışlar ve mahlaslarında kullanmışlardır. Bacı ve ana ünvanları 13. yy’dan bu yana yüzyıllar boyunca de- vam etmiş, tarikat şeyhlerinin eşlerine, kızlarına ana/bacı denmiş, bu ünvanlar posta oturan veya dergâhta bir görev üstlenen kadınlar tarafından da kullanılmıştır. Baciyan-ı Rum topluluğunun kurucusu olarak bilinen Fatma Bacı’nın (diğer adıyla Kadıncık Ana) Âhi Evran’ın eşi olduğu görüşler arasındadır. Kadıncık Ana’nın sofî olan ve olmayan kadın sanatkârlar için bir arketip olduğu görülmektedir. O, bir öncü olmuş, esnaflık ve zanaatkârlık alanında bir yol açmış, ama bu yol iktisadî ve ticarî maksadla sınırlı kalmamıştır. Şüphesiz ki kadınların edebî ve kültürel hayatın içinde varlıklarını gösterebilmeleri sosyal hayatın diğer alanlarındaki rolleri ile de alakalıdır. Baci- yan-ı Rum’un varlığı ve etkinliği kadınların sanat, şiir, edebiyat alanlarında da sahneye çıkmala- rında öncü olmuştur. Baciyan-ı Rum devrini kapatmıştır, ancak, kültürel bir kod olarak yüzyıllarca devam etmiştir. Şüphesiz kadın âşıklar, ne kadın şamanların, ne de Baciyan-ı Rum’un işlevini taşımaktadırlar, ama ortak bir kültürün uzantısı olarak ana ve bacı mahlaslarını kullanmışlardır. Kadın âşıkların biyografilerine yer veren eserler tarandığında bacı ve ana mahlası kullanan çok 11  Fuzuli Bayat, Türk Şaman Metinleri, Ank. 2005, s.88, Üçok Yay.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2