YAĞMUR RİTÜELİNDE SİMGELER VE BÜYÜ

266 Mevlüt ÖZHAN T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı bu taşın hangi kavmin olacağı üzerinde kura çekmeğe karar vermişler. Oğuzlar, o taşa benzeyen bir taş bulurlar, afsunu bunun üzerine yazarlar. Asıl taşı saklayıp yaptıkları taşı reisleri boynuna asar, kura çekiminde taş Kalaçlar’a çıkar. Türklerin bu taşla yağmur yağdırdıkları sonucuna varılır (Boyle, 6046). Diğer rivayette de; Oğuz hükümdarının, atalarından birisinin, babasıyla kavga edip do- ğuya doğru seyahat ettiği, bir yere geldiğinde ora sakinlerinden birinin kendisine; buradan öteye geçmenin mümkün olmadığı, dağın yolu kapattığı, güneşin bu dağın arkasından doğduğu, yere yakın olduğu için herkesi yaktığı, insanların yanmamak için güneş doğarken yer altındaki geçit- lere ve dağlardaki mağaralara girdikleri, güneş uzaklaşınca çıktıkları, hayvanların ise orada bilgi ilham eden bir taşı ağızlarına aldıkları ve başlarını göğe doğru kaldırdıklarında, gökyüzünde bu- lutların oluştuğu, bulutların hayvanlarla güneş arasında durarak onları güneşin yakıcı sıcağından koruduğunu anlatır ve gitmemelerini söyler. Hükümdarın, adamın sözünü dinlemeyerek yanında- ki adamlarla o dağın arkasına gittikleri, hayvanların ağızlarına aldıkları ilham taşlarından topla- dıkları, memleketlerine getirdikleri ve yağmur yağdırmak için kullandıkları anlatılır. Günümüzde, bütün Moğol kavimleri tarafından Jada’nın bilindiği ve kullanıldığı, Buryatlar’ın soğuk ve rüzgârlı hava elde etmek için kızıl bir taş kullandıkları hakkında bilgilerin bulunduğu belirtilmektedir (Boyle 1974,6046). Yine Ermeni ve Arap tarihçilerinin verdiği bilgide, sekizinci asırda Harezm’den baş- layarak Orhon Vadisi’ne kadar uzanan kavimlerde taşta birçok sihir olduğu kabul edildiği bildirilir. Kazvini, “Asar-ül Buldan” adlı meşhur eserinde Amu - Derya nehrinin döküldüğü gölde kavuna benzer ve birçok sihri özelliklere haiz taşların çıkarıldığını açıkça kaydetmektedir (Cafe- roğlu, 2). Yada taşıyla ilgili efsanelere göre yeşil renkte olan bu taşa, hayvan kanı sürerek, güneş ışınlarına tutarak, suya batırarak, rüzgar estirmek suretiyle bulutları bir araya toplayarak yağmur yağdırılmıştır. Karluk Türkleri kuraklık olduğunda Yada taşına krban adayarak tören düzenlemiş- lerdir (Koçar 1991, 237). Ülkemizde yağmur dualarında taş önemli bir unsur olarak görülür. Bazı bölgelerde yağmur duası kutsal sayılan bir taşın veya kayanın bulunduğu yerde yapılır. Önceki kültürlerden bugü- ne gelen bu uygulamanın, taşın, gizli güçleri, kutsallığı olduğu inancından kaynaklanmaktadır. Taşın bu gücünün, okunan dua ile güçlendirildiği veya gücünün yeniden kazandırılacağı inancı, düşünce olarak ön plâna çıkmaktadır. Bir yerde bu taşlar, gizli güçler taşıyan Yada taşını veya diğer gizli güçleri simgelemektedir. Mezarlıklarda yapılmasını ise şöyle yorumlayabiliriz. Mezar taşları, orada, ölen insanların bulunduğunu gösteren simgelerdir. Yağmur duasındakilerin ey- lemleriyle oluşan yoğun bütünleşme duygusu dolayısıyla taş, mezardaki kişinin kendisi haline dönüşmektedir. Kişiselleştirildiğine inanılan taşın, törendeki insanların ve diğer canlıların yağmur isteklerini tanrıya ulaştırmada yardımcı olacağı inancı yatmaktadır. Ölünün simgesi olan sopa, tabut, mezardan alınan tahta, kemik, iskelet için de aynı inanç söz konusudur. Ülkemizde, yağmur dualarına çıkarken mutlaka küçük taşlar toplanır. Toplanan taşların sayısı her yöreye göre değişir (üç, beş, yedi, elli, yetmiş, yedi yüz, üç bin, beş bin, yedi bin, yetmiş bin vb.). Taşlar genellikle nohut büyüklüğünde olur. Taşların, ayak değmemiş temiz yerlerden, türbe ve mezarlık çevresinden toplanmasına, temiz olmasına dikkat edilir. Toplanan taşların ek-

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx