YAĞMUR RİTÜELİNDE SİMGELER VE BÜYÜ

268 Mevlüt ÖZHAN T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı (çingene) halkı arasında yağmur dualarının hemen hemen aynı şekilde ve aynı âdet ve törenlerle düzenlendiğini, Mamuşa Köyünde kırk taşa dua okunup üfürüldükten sonra bir torbaya konup ve ağzı bağlanarak suya atıldığını söyler (Hafız, 243-45). İlkel toplumdan bu yana insanlar kutsal saydıkları güçleri memnun etmek için kurbanlar kesmişlerdir. Kurbanlar; hayvan, insan veya başka bir şey olabiliyordu. Frigya tanrısı Attis adına yapılan törenlerde olduğu gibi bazen kan akıtma şeklinde oluyordu. Bu törenlerde rahipler cinsel organlarını keserek bereket getirmesi için kanlarını toprağa akıtıyorlardı. Günümüzdeki kurban kesmedeki amaç ile ilkel törenlerdeki kurban kesmedeki amaç arasında hiçbir fark yoktur. Kurban ritüeli ilkel toplumlardan bu yana doğaüstü kuvvetlerin gönlünü hoş tutmak, verdiklerine şükret- mek, zor durumlarda yardımını istemek için yapılan bir uygulamadır. Toplumumuzda, yağmurun yağmama nedeni olarak; tanrının gösterdiği yolda gidilmemesi, onun onaylamadığı eylem ve davranışların yapılması gösterilir. Bu durumun ortadan kalkması için tanrıdan af dilemek, bağış- lanmalarını istemek, onun gönlünü hoş tutmak, isteklerinin karşılanmasını sağlamak için yağmur duasında kurban kesilir. Kesilen kurban, tanrı ile kul arasındaki bağı sağlayan bir simge oluyor. Kurbanın kanının, toprakla karışması temas büyüsünü oluşturuyor ve yağmurun yağmasını, top- rakla buluşmasını sağlar. Ülkemizdeki yağmur dualarında kurban kesme motifi her yerde uygulanmaktadır. Yağmur duasında bir veya birden çok kurban kesilir, etinden yemekler yapılarak topluca yenir. Bazı yörelerde fakirlere dağıtılır. Yağmur dualarının sonunda kesilen kurbanın etiyle yapılan yemekle- rin toplu olarak yenmesi, birlikteliğin, paylaşımcılığın göstergesidir. Öteden beri bolluk, bereket, üreme törenlerinde toplu yemekle insanlar; ortak yaşamı, paylaşımcılığı güçlendirirler, inançlarını tazelerlerdi. Aynı zamanda toplu yemeğin tanrılara sunulan bir ikram olduğu, onların hoşnut edil- diği düşüncesiyle, isteklerinin, yakarmalarının, dualarının kabul edileceğine inanırlardı. Yağmur dualarında da kurban keserek etini ve yapılan yemekleri toplu olarak yemek aynı amaç ve aynı inançla yapılmaktadır. Tanrı, kullarının birlikteliğini, paylaşımcılığını görecek ve yağmur dileklerini kabul edecektir. Yağmur dualarından önce bazı yörelerde oruç tutulmaktadır. Örneğin; Uluborlu’da yağmur duasına çıkmadan önce üç gün süreyle nafile orucu tutulur (Sait 1930, 185). “Mevsimsel ritüeller ortak bir kalıp izler. Bu kalıp, yaşamın her yıl yenilenmesi gereken bir dizi antlaşma ile insana bağışlandığı anlayışına dayanır. Ama bu yenilenme, tek başına tanrısal yoldan değil, aynı za- manda insanların birlikte çabalarıyla başarılır, ritüeller de öncelikle bu çabayı bir araya toplama ve düzenlemeye yöneliktir.” (Gaster 2000, 9). Gaster, rilüellerdeki bu durumu “Kenosis” ya da boşaltma, “Plerosis” ya da doldurma diye ikiye ayırır. Kenosis yaşamın boşaltılmasını, Plerosis ise yeniden doldurulmasını ifade ediyor. Oruçlar, perhizler ve insanın kendisini sıkıntıya sokma eylemlerinin yerine getirilmesi boşaltma eylemi olarak nitelendirilir. Oruç tutan, perhiz yapan in- san canlı ancak biyolojik ihtiyaçlarının bazılarını yerine getirmiyor ve böylece doğayla kendi ara- sında paralellik kuruyor, belli bir dönem sonra oruç, perhiz bitecek, yemeye başlayacak ve vücut yeniden eski canlılığına kavuşacaktır. Böylece doğanın canlanmasıyla kendisi arasında benzerlik kurup büyü yoluyla yağmur yağdırılacağı, doğadaki canlanmanın çabuklaşacağı inancını taşır. Yağmur duasından önce tutulan orucun da aynı amaca yönelik olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü yağmur yağmadığı için doğa da oruç tutan insan gibi birçok aktivitesini yapamaz. Ülkemiz dı-

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx