YAĞMUR RİTÜELİNDE SİMGELER VE BÜYÜ

269 Yağmur Ritüelinde Simgeler ve Büyü Gelenek, Görenek ve İnançlar şından bir örneği Dağıstan’ın bir köyünden verebiliriz. Orada da yağmur töreninden önce üç gün oruç tutulur (Gözaydın 1987, 166). Yağmur duasında elbiseleri ters giyme: halk yağmur duasında, perişan, yoksul, üzüntülü görünüm verebilmek için elbiselerini ters çevirip giyer. Burada acındırma duygusu devreye girer. İnsanların bu halini gören tanrı onlara acıyarak dualarını kabul edecek ve yağmur yağdıracaktır. Elbiseleri ters giyme yoksulluğu, çaresizliği simgeler. Orhan Acıpayamlı ise konuya değişik bir açıdan yaklaşmaktadır, “Kanımızca, bir şeyi ters giyinme, ters takma, tersine çevirme ve ters yönlü hareketler yapma, üzerinde durulmakta olan işlemin, ters bir yön almasını sağlamak içindir. Bu durum ise tamamen sihirsel bir harekettir. Yağmur duasında elbiselerin ters giyilmesinin sebe- bi, kuraklığın tersine dönmesini sağlamak fikridir. Kuraklığın tersi ise bol yağıştır. Demek oluyor ki ters giyme hareketleri yapılmakla kuraklığı tersine çevirmek istemektedirler. O halde burada taklidi maji hâkimdir . ” (Acıpayamlı 1965, 233). Bütün dualarda eller avuç içi yukarıya bakacak şekilde kaldırıldığı halde yağmur duala- rında öne doğru uzatılır ve avuç içi yere bakacak şekilde parmaklar açık olarak tutulur. Hocanın duasına “amiin” derken yavaşça aşağı yukarı hareket ettirilerek yağmur yağması taklit edilir. Tak- lit hareketi yağmurun davet edilmesini ve yağmasını simgeler. Ellerin açık olarak aşağı yukarı ha- reket ettirilmesiyle gökyüzü ve yeryüzü arasında yağmurun yağması taklit edilerek taklit büyüsü oluşturulur ve yağmurun yağmasının kolaylaştırılacağına inanılır. Ritüellerdeki ortak motiflerden birisi de yas tutmak, ağıt ya da yakarmadır. Tanrı Telipi- nu, Dionisos, Demeter, Attis, Tammuz adına yapılan törenlerde kaybolan tanrıların geri gelmesi için yaslar tutulur, ağıtlar yakılır, toplu yakarmalar olurdu. Böylece tanrının geri döneceğine ve doğadaki canlanmanın başlayacağına, ağıt ve yakarmalarla bu eylemin çabuklaştırılacağına ina- nılırdı. Yağmur dualarında da toplu yakarmalar, ağlamalar ve acındırıcı sesler çıkarmalar ve ha- reketler yapılmaktadır. İmam dua eder, halk yüksek sesle “amiin” diye bağırır. Anneler beşikteki çocuklarını beraberlerinde götürüp yere bırakarak ağlamalarını sağlıyorlar. Hayvanlar ve yavrula- rı götürülür. Birbirlerinden uzaklaştırılarak çeşitli sesler çıkarmaları sağlanıyor. Koyunlar, keçiler, inekler ve yavruları meleşirler, atlar ve yavruları kişnerler. Hayvanların ve çocukların çıkardıkları sesler, hocanın duası ve topluluğun “amiin” diye yüksek sesle bağırmaları birbirine karışarak ilginç bir ses topluluğu oluşturur. Yağmur duasının uygulama aşamasını bütün olarak düşündü- ğümüzde, elbiselerin ters giyilerek daha zavallı, yoksul görünmeye çalışılması, insanların, hay- vanların çıkardığı sesler ve yakarışlar tanrıyı acındırmaya dönük bir davranış bütününü oluşturur. Bu durum doğadaki bütün canlıların tanrıya yalvardığını, yakardığını simgeler. Aynı zamanda tanrıyla, canlılar ve doğa arasında büyü oluşturulur. Tanrının da bu yapılanları görerek merha- mete geleceği, yağmuru yağdırarak onları bu zor durumdan kurtaracağı inancı burada hâkim bir unsur olarak görülür. Koyun ve kuzuların birbirlerinden ayrılarak melemelerinin sağlanmasıyla tanrının acıyarak yağmur yağdıracağı inancı Kanarya Adalarındaki Tenerife Adasında yaşayan ilk yerli halk olan Guanche’larda da görülür. “Guanche’lar, koyunlarını kutsal yere götürür, ora- da, acıklı melemeleri tanrının yüreğini yumuşatır diye kuzularını analarından ayırırlardı.”(Frazer; 1.c., 22). İnsanların, çocukların ve hayvanların çıkardığı sesler gökgürültüsünü andırmaktadır. Sesler ve gök gürültüsü arasında benzerlik kurularak büyüsel bir işlem gerçekleştirilmektedir. Gök gürültüsü yağmur bulutları gelirken oluşur. Kalabalığın çıkardığı gök gürültüsünü andıran

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx