Aşık Tarzı Şiir Geleneğinde Tecnis

313 Âşık Tarzı Şiir Geleneğinde Tecnis Türk Halk Edebiyatı zengin bir anlam dünyasının ortaya konduğu görülecektir. Şiirlerde kullanılan cinas türleri incelendiğinde: “Söylenişleri ve yazılışları bir, anlamları ayrı iki sözcükle yapılan” cinas-ı tam 142 defa; “cinaslı sözlerden biri, iki ayrı sözcük olan” cinas-ı mürekkeb 101 defa; “Arap harflerine göre yazılışları aynı, okunuşları ayrı olan” cinas-ı muharref 30 defa kullanılmıştır. Buradaki tanımlar Klasik edebiyattaki beyit esasına göre yapılmış olup bu çalışmada incelenen âşık tarzı şiirlerde dörtlük biriminin imkânı doğrultusunda birden fazla cinas türünün aynı dörtlükte tercih edildiği görülmektedir. İncelenen şiirlerdeki cinas türlerinden “cinas-ı tam” ile “cinas-ı mürekkeb”in günümüz alfabesi ile de yazılması, okunması ve anlaşıl- ması mümkünken aynı durum “cinas-ı muharref” için mümkün gözükmemektedir. Kaynaklarda “cinas-ı muharref” açıklanırken verilen örnekler, yazılışları bakımından aynı olan Arapça ve Far- sça kelimelerden tercih edilmiştir. Fakat bu çalışmada incelen ve cinas-ı muharref olarak değer- lendirilebilecek kullanımlarda Türkçe kökenli sözcüklerle yöresel söyleyişlerin de tercih edildiği görülmektedir. Havf etmeli ziyan ider o candan Keman atar müjgânının ucundan Bu Seyrânî bir dilberin öcünden Meskeni la durağı yok bağlar dolanır Seyrânî’ye ait yukarıdaki örnekte “o candan, ucundan, öcünden” kelimelerinin eski yazı ile teşekkülü sonucunda cinas-ı muharref görülmektedir. Bu durum kafiyede sesi esas alan âşık tarzı şiirde zaman zaman yazının imkânından yararlanmak suretiyle göz için de kafiye yapıldığı yorumunu akla getirmektedir. Yukarıdaki örnekte cinas-ı muharrefle birlikte cinas-ı mürekkebin yer alması bir dörtlükte birden fazla cinasın kullanıldığını da ortaya koymaktadır. Sonuç Bu çalışma çerçevesinde incelenen Hafız Halil İbrahim Efendi Cöngü’ndeki cinaslı şiirlere cönk sahibi tarafından “Tecnis” başlığı verilmesi kişisel bir merak ve tasnif olarak değerlendirile- bilir. Bununla beraber cönkte koşma ve semaiden sonra miktar bakımından tecnislerin üçüncü sırada yer alması cönk tertip eden şiir meraklılarının cönkleri alelusul tertip etmediklerini ve belli bir beğeni zevkine yönelik olarak oluşturduklarını da düşündürmektedir. Klasik edebiyata ait bir söz sanatı olarak değerlendirilen tecnisin 17. yüzyıldan itibaren belirginleşen Klasik edebiyat ile Âşık edebiyatı ilişkisi sonucunda âşıklar tarafından da tercih edildiği ve yaygınlaştırıldığı görül- mektedir. Ayrıca varlığını yüzyıllar boyunca sözlü kültür ortamında devam ettiren âşık tarzı şiir geleneğinde tarihi süreç içerisinde yazılı kültürün imkânlarından da yararlanıldığı tecnislerde gö- rülmektedir. Bu türden şiirlerin muhtevalarından ve cinaslı kelimelerden hareketle geleneğin çok zengin bir mana dünyasına sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu hususlar ise dilin bütün yönleriyle işlenmeye çalışıldığının da bir göstergesi sayılmalıdır. Dolayısıyla kaynaklarda Klasik edebiyatın

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2