Azrail İnancının Türk Halk Kültürüne Yansımaları

309 “Azrail” İnancının Türk Halk Kültürüne Yansımaları Genel Konular açıdan derin anlamlar taşıyan bu hikâyede, başlangıçta toy ve cahil olan kahramanının korku ve eksik yanlarıyla yüzleşip mücadele ettikten sonra erginleşerek insan-ı kâmil olduğu gözler önüne serilir. Bu hikâyede Azrail hem “gölge arketipi” hem de “yüce birey” olma özelliğini üzerinde taşır. Çünkü Azrail, can alma görevi ile insanların korktuğu, kaçtığı birisidir, yani istenmeyen yanı- mızdır. Kahramanın yok olma korkusunu sembolize eder. Ama aynı tip, kahramana iyi (iyi amel işleyen) insanın nasıl olması gerektiğini de gösterir. Sonrasında ölüm korkusunu yaşatıp canının bağışlanmasına da o vesile olur. Böylece kahramanın bazı gerçekleri öğrenmesine, eksiklerini tamamlamasına ve ruhen kendini yetiştirmesine yardımcı olan bilge bir kişi özelliğini taşır. 5. Diğerleri Bunların dışında, “Azrail” motifinin farklı sebeplerle farklı biçimlerde işlendiği daha birçok örneğe rastlamak mümkündür. Özellikle türkülerde “Azrail” adına sıkça rastlanır. Örneğin Kırşehir yöresine ait olan; “Açma Zülüflerin” adlı türküde geçen; “ Sallama saçların yar sen de bulursun / Azrail misali y â r canım alırsın ” mısralarında sevgilinin saçları ile Azrail arasında benzerlik ku- rulduğu söylenebilir. Sevgilinin saçı o kadar güzeldir ki, bu güzellik karşısında âşık, kendinden geçip canını bile feda etmeyi göze alabilmektedir. Erzincan yöresine ait, “Taşa Verdim Yanımı” adlı türküde ise; “ Dağları duman aldı / Bülbülü figan aldı /Ezraile borçlu kaldım / Bir canım var yar aldı ” mısraları, sevgilinin can alma konusunda Azrail’den daha etkili olduğu ifade edilmektedir. Temeli, Mesnevi’de; “Sağır Kişinin Hasta Komşusunu Ziyaret Etmesi” hikâyesine dayanan (Karaismailoğlu, 2015: 36-37) bir “İncili Çavuş” fıkrasında da, Azrail’den ironik bir yaklaşımla söz edilir. 10 Neyzen Tevfik ile ilgili bir fıkrada ise, Konservatuvar muhasebecisinin kırtasiyeye düşkün- lüğünden şikâyet edilerek, canını almaya gelen Azrail’den bile kimlik ve makbuz soracağını ve buna bağlı olarak Azrail’in bu belgeleri veremeyeceği için çekip gideceği konu edilir (Kabacalı, 1999: 111). Türk halk kültüründeki “Azrail” inancı sanal âlemi de etkilemiş ve sosyal medyada, bu ortamın diliyle yerini bulmuştur. Örneğin; “Adam; ‘ Sarhoşken araba kullanmayı seviyorum.’ der. Şeytan bunu beğendi, Azrail, dürttü .” ifadesi, sarhoş halde araba kullanan insanların başına ölüm dâhil her türlü felaketin gelebileceği “Azrail” ve “Şeytan” imgeleri ile vurgulanmıştır. Bütün bu örnekler gösteriyor ki ölüm meleği olarak da bilinen “Azrail”, Türk halk kültüründe 10  İncili, kardeşini İstanbul’a çağırıp saraya veya bir vezirin konağına yerleştirmek ister. Onun için de güzel konuşma konusunda kardeşini eğitmeye çalışır. Sonra, hasta bir tanıdığına hatır sorma gönderirken; “Güler yüzle yanına yaklaş, hastalığını sor, sonra; ‘Bir şey değil çabuk geçer, kim bakıyor?’ de. Doktorun adını öğrenince; ‘İyi doktordur, isabet olmuş, çok çektirmez’ de. Sona ne yedirdiklerini sor ve; ‘Birebirdir, şifa olur.’ de.” diye tembihler. Kardeşi, ıstıraplar içinde kıvranan hastanın yanına gidip; “Nasılsın?” diye sorar. Hasta; “Görmüyor musun ölüyorum!” der. “Bir şey değil çabuk geçer, kim bakıyor?”. “Azrail!” “Çok iyi bulmuşsun onu. Çok ustadır uzun uzun çektirmez. Ne yedirip içirtiyor?” “Zehir!” “İsabet, isabet… fevkalâde ilaç, durma iç!” Bu sözler çok sininrlenen hasta, İncili’nin kardeşini evden kovar (Turan 2008: 85-86).

RkJQdWJsaXNoZXIy NzMzNDcy