Ordu’da Doğal Mantar Kültürü ve Ekoturizm

100 Dr. Ahmet DAĞLI T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı davet etmeleri ve evlerinde onları bir süre misafir etmeleriyle başlayan ekoturizm, ardından bün- yesine dağ, yayla, deniz, mağara, akarsu, av, trekking, hava, botanik gibi doğayla ilgili birbirinden farklı birçok aktiviteyi alarak genişlemiştir. Ekoturizmin genişleyen alternatifleri sebebiyle birbi- rinden farklı çok sayıda tanımı yapılmıştır. Doğal Hayatı Koruma Vakfı ekoturizmi, vahşi doğada yapılan ve doğal çevreye en az etkide bulunan, yerel topluluklara da ekonomik fayda sağlayan turizm türü olarak tanımlamıştır 4 . Cabellos-Lascurain ekoturizmi, bir yerdeki geçmiş ve şimdi var olan kültürel ifadeler kadar doğayı, yaban hayatını inceleme, görünüşünden zevk alma gibi belli amaçlarla kısmen bozulmamış veya kirletilmemiş doğal alanlara yapılan seyahat (akt. Erdoğan ve Erdoğan, 2005: 6) şeklinde tanımlamıştır. Ekoturizm, farklı alanlara hareket getirebilecek yapı- sıyla beklenti düzeyini artıran bir sektör olmuştur. Bu sebeple 1980’li yıllarda ortaya çıkan ekotu- rizm kavramı, 2002’ye gelindiğinde Birleşmiş Milletler tarafından “uluslararası ekoturizm yılı” ilan edilecek seviyeye ulaşmıştır. Ekoturizmle kırsal alanda, doğal ve tarihî çekiciliklerin belli bir ölçüde bulunduğu yörelerde ana ekonomik uğraşısı tarım olan nüfusun, tarımsal faaliyetlerini sürdürmekle birlikte ziyaretçi ko- naklatabilecek şekilde yönlendirilerek ve küçük turizm işletmeciliği yapması sağlanarak alternatif turizm faaliyetlerinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır (Akşit ve Yürik’ten akt. Akpınar-Bulut, 2010: 1578-1579). Bu sayede ekoturizm sürdürülebilir kalkınmanın bir parçası olarak ele alınmış ve az gelişmiş bölgelerdeki yoksullukla mücadelede ve kalkınmada bir çözüm (Lee’den akt. Erdoğan ve Erdoğan, 2005: 9) olarak öne sürülmüştür ki bundan bir amaç da köyden kente göçü durdu- rabilmektir. Ekoturizm en çok üst gelir gruplarına hitap eder. Onlara daha önce tecrübe etmedikleri ve başka yerlerde aynısını bulamayacakları, sadece o yöreye özgü bir içeriği tecrübe etmelerini vaad eder. Ekolojik turizm büyük kapasiteli tesisleri gerektirmez. Çünkü kapasite artırıldığında oradaki mevcut doğa tahrip olmaya başlayabilir (Kahraman’dan akt. Arslan, 32). Burada yapıl- ması gereken, tarihî doku ve yeterli altyapı ile birlikte turizm açısından potansiyel teşkil eden yeşil ve sulak alanların, biyolojik çeşitlilik açısından zengin pek çok doğal güzelliklerin yeterince korunarak sergilenebilmesidir (Akpınar-Bulut, 2010: 1576). 1850’li yıllardan itibaren egzotik kültürlere ilginin başladığı Avrupa’da kırsal küçük yerle- şim yerleri “ilkel, vahşi”, şehirler ise “medeni” olarak görülmüştür. Bu fikir daha sonraları dünyada da yerleşmiştir. Dolayısıyla köy insanları eğitim ve kültürel açıdan eksiklik ve geri kalmışlıkla özdeşleşmiş; şehirde yaşayanlar ise eğitimli, kültürlü, modern olarak görülmüştür. Bu düşünceyi kırsalda yaşayan insanlar da kanıksamış, kabullenmiştir. Bu yüzden köyden kente göç isteğinin sebepleri arasında ekonomi, sağlık, sosyal imkânlar gibi mevcut nedenlere ilave olarak kırsal kesim insanıyla özdeşleşen “ilkel” yaftasından kurtulma isteğinin de olduğunu belirtmek gerekir. Hâlbuki günümüz Türkiye’sinde “folklor” bilim dalı Türk insanının binlerce yılda oluşturduğu kültü- rel mirası kırsal yöre insanlarının yaşantısında aramakta, şehirlere göçle birlikte bu kültürün yok olmaya yüz tuttuğunu söylemektedir. Halkbilim uzmanlarının köylere derleme yapmak için gittiğinde yaşadıkları en büyük prob- lem, köy insanının kendini cahil, şehirden gelmiş olan o araştırmacıyı medeni kabul etmesi ve bu yüzden ona verebileceği bir bilginin olmayacağını düşünmesidir. Bu yüzden köylüler araştırma- 4  https://www.tursab.org.tr/dosya/1023/02nieko_1023_1889046.pdf

RkJQdWJsaXNoZXIy NzMzNDcy