Ordu’da Doğal Mantar Kültürü ve Ekoturizm

92 Dr. Ahmet DAĞLI T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı larken onu çalıştıran insan da aynı hareketi saatlerce, yıllarca tekrarlar. Önüne gelen bir cıvatayı sıkmakla veya bir ürünü paketlemekle geçen bir ömür, insanı cansız bir makine hâline getirir. Kaplan, ömrünü tek ve aynı işi yaparak geçiren insanda duygu, düşünce ve hayal gibi insani değerlerin gelişemeyeceğini, toplumun bir ferdi olarak onun insan olduğunu hatırlaması için bir şeyler yapılması gerekliliğine işaret eder (1983: 110). Kültürel genlerinde hayvanlarla, bitkiler ve toprakla haşır neşir olmak olan Türk insanının, yönünü batı medeniyetine döndükten beri büyük ihtiyaç hâline gelen eski uğraşlarından mahrum durumda olduğu söylenebilir. Günümüzün şehir ortamında yaşayan insanları için tatil, temel ihtiyaç durumundadır. Yılın 11 ayını makinenin bir parçası olarak geçiren insan, özellikle ruhen bitkin düşmekte ve kısa sü- reliğine işinden, yaşadığı şehirden uzaklaşıp dinlenme gereği duymaktadır ki bu doğal ihtiyaç da “turizm” denen büyük bir sektörü doğurmuştur. Avrupa’da 18. yüzyılda işçi sınıfı ortaya çıktığında fabrikalarda hafta tatili olmaksızın, günlük 15 saat süreler çalıştırılmıştır. Bir süre sonra ise psiko- lojisi bozulan işçiler arasında intiharlar artmış, iş verimliliği ise düşmüştür. Bunun üzerine işçilere belli aralıklarla tatil günleri belirlenmiş, dinlenen işçilerin daha verimli çalışma ortaya koydukları gözlenmiştir. Anlaşılıyor ki doğal bir canlı olan insan, kendisi gibi canlı olan doğanın da bir parçasıdır. Onun makinenin bir parçası gibi çalışması ruhuna zarar vermektedir. 21. yüzyılın şehir şartların- da onun hayatına sağlıklı devam edebilmesinin yolu, zaman zaman toprakla, bitkilerle, hayvan- larla yani doğal ortamlarda geçireceği vakitlerin oluşturulmasıdır. 1950’lerden itibaren insanlara dinlenmeleri için sunulan alternatifler çok yıldızlı otellerde yani yine betonların içinde, kalabalık, aşırı lüks tüketim, doğal olmayan yemek yeme, israf etme ve bireye aşırı hizmet verme içerikli paketler olmuştur. “Paket tur”larla otel tatilleri, şehrin modern makineleri olan insanların bedenen dinlenmelerini sağlasa da ruhuna hitap etmediği için artık eski rağbeti görmemektedir. Bu da sektörü farklı arayışlara itmiştir ki günümüzde “ekolojik turizm” çok büyük potansiyeli ile gelecek vaat eden, hızla büyüyen bir sektör olarak öne çıkmıştır. Doğa turizmi, yumuşak turizm, doğal yaşam turizmi, yeşil turizm, çevreye dost turizm, sorumlu turizm, kırsal turizm, sürdürülebilir turizm” (Akpınar-Bulut, 2010: 1576; Akşit, 2007: 444) gibi adlarla anılan “ekolojik turizm”, son yıllarda klasik tatil anlayışından sıkılmış olan insanların doğrudan ve tamamen doğayla, bitkilerle, hayvanlarla baş başa kalabilecekleri ve olabildiğince doğal yaşamı tadacakları tatil çeşididir. Ekolojik turizmi tercih eden kitlenin odağında, “doğa” olan “hobi” sahibi insanlar vardır. Bu doğa turistleri duyarlılık ruhu içinde doğal özelliklerini koruyan alanları ziyaret ederler. Yaban hayatını ve doğal kaynakları kullanırken tüketici bir anlayışla yaklaşmazlar. Amaçları keşfetmek, macera, rekabet, dostluk, doğa bilinci ve iç dünyalarını geliştirmektir. Gittikleri yerlerde lüks tüke- tim, pahalı otel, aşırı hizmet gibi beklentileri yoktur. Başından sonuna kendilerini neyin bekledi- ğini bildikleri klasik turizm yerine, içerisinde sürprizleri olan, bilmedikleri yerleri, lezzetleri, yaşam biçimlerini ve kültürleri keşfetmenin heyecanını duyan insanlardır (Bolton’dan akt. Kiper-Arslan 2007: 166). Ekolojik turizmin tanımı kara ve su avcılığı, safari, kamp, mağara, kayak, kızak, kano, rafting, yürüyüş ve tırmanma, dağ bisikleti, kar motosikleti, binicilik, kuş ve kelebek gözlemciliği,

RkJQdWJsaXNoZXIy NzMzNDcy