Ordu’da Doğal Mantar Kültürü ve Ekoturizm

93 Ordu’da Doğal Mantar Kültürü ve Ekoturizm Maddi Kültür yaban hayatı izleme, bitki gözlemciliği, fotoğrafçılık, arkeoloji, golf (bkz. Özdemir Yılmaz- Kafa Gürol, 2012: 25) gibi çok sayıda etkinliği bünyesine almaktadır. Ordu ilinin bunların birçoğunu sağlama kapasitesi bulunmakla birlikte, bunlardan farklı olarak bu çalışmada turistlere doğal bit- kiler toplatma etkinliğini ve toplanan bu bitkilerle yapılan yemeklerin onlara ikram edilmesi konu- sunu bir öneri olarak ilave etmek gerekir. Denizden başlayıp 3 bin metre yüksekliğe ulaşan bir coğrafyaya yayılmış olan Ordu ili, gerek bu yükselti farkının gerekse coğrafyasında hem deniz hem karasal iklimin varlığının etki- siyle zengin bir bitki örtüsüne sahiptir. Dolayısıyla Ordu mutfağında bu iklimin getirdiği zengin bitki örtüsünün etkisini görmekteyiz. Bu anlamda Ordu mutfağında pancar, pezik, mısır, nivik, melo- can, sakarca, galdirik, ısırgan, baldıran, kabak, hoşkuran, taflan, bezelye, mendek, perzi, höngül, çökülce gibi, bu coğrafyada yetişen ve çoğu da doğal olan bitkilerden bolca yararlanılmaktadır. Toprak ana bu bitkileri zamanı geldikçe Ordululara bonkörce ve karşılık beklemeksizin sunmakta, Ordu halkı da hiç ilaçlamadığı, sulayıp çapalamadığı bu bitkileri doğadan sadece toplamanın ve yemenin zevkini tatmaktadır. Ordu ilindeki bu bitkiler özelinden hareketle “karşılık ve çıkar beklemeden vermek” konu- sunu açmak gerekir. Çok çaba sarf ederek elde edilen şeyler mi, yoksa birinin kendisine karşı- lıksız verdikleri mi daha değerlidir? Bir işi başarmanın mutluluğu elbette olacaktır ancak insan hayattan emeklerinin karşılığı kadarını aldıkça bencilleşmekte, “ben çalışıp kazandım, herkes de çalışıp alsın” demeye başlamaktadır. Bu da bireyleri paylaşmayı bilmeyen, insanla değil de malıyla dostluk kuran bir varlık hâline getirmektedir. Günümüz Türkiye’sinde geniş aile yapısı bozulduğu için çocuklar büyük anne-büyük ba- bayla yaşamamakta, sevgiyi sadece anne-babasından gördüğü kadarıyla öğrenebilmektedir. Şehirlerin mekanik ve çalışmaya odaklı dünyasında insani değerlere uzak kalan anne-babalar çocuklarına da sevgiyi şarta bağlı olarak göstermektedirler. Çocuk genellikle, çalışırsa ve hak ederse anne babasından sevgi ve iltifat görmektedir. Bunun için ona ayrılan küçük mekânlarda yaramazlık yapmaması, derslerinde mutlaka başarılı olması ve söz dinlemesi ondan beklenenle- rin birkaçıdır. Ailenin çocuğuna sevgisini ifade şekli de genellikle tablet bilgisayar, cep telefonu, bisiklet gibi maddi değeri olan hediyelerle olmaktadır. Hâlbuki gerçek sevgi karşılık görmeden ve beklemeden olandır. Hâl böyleyken günümüz Türkiye’sinde çocuklara bu sevgiyi ancak büyükanneler ve dedeler verebilir. Çünkü onların sev- gisi karşılıksız olmaktadır. Çocuğun onlardan sevgi görmesi için emek vermesi gerekmez çünkü onlar artık yaşlıdır ve torunundan geleceğe yönelik beklentileri olamaz. Bu yüzden onlar torununa sevgi göstermeyi bir şarta bağlamazlar. Çocuğun yaramazlık yapması, ders başarısızlığı onun dede ve büyükannesinden göreceği sevgiyi etkilemez. Bu yüzden Anadolu aile kültüründe çocuk sevgisi değil de torun sevgisinin bir başka olduğu söylenir, evlendirilen çocuklardan torun istenir. Torunlar da anne babalarından hissedemedikleri sevgiyi dede ve babaannelerinde bulur, onlara sığınırlar. Anadolu insanı şehirlere göç etmeden önce (1980’li yıllara kadar) geniş aile tipinde, bü- yükanne-dedenin emek gerektirmeyen karşılıksız sevgisini yaşayarak büyümekteydi. Büyüdükle- rinde ise bu sevgiyi onlara, işleyip ürün ektikleri “toprak”tan görmeye başlarlardı. Çünkü toprakla

RkJQdWJsaXNoZXIy NzMzNDcy