Ordu’da Doğal Mantar Kültürü ve Ekoturizm

95 Ordu’da Doğal Mantar Kültürü ve Ekoturizm Maddi Kültür Anadolu insanının toprağa “ana” demesinin arka planında bu kültürel görüşün olduğunu, yani tarımla uğraşan Anadolu insanının toprak ile anne arasında büyük benzerlikler gördüğünü “Kara Toprak” şiirinde Âşık Veysel toprağı “yâr” olarak görmüş ve güzel ifade etmiştir. Bu şiirde toprak; “en sâdık yâr’dır, vefa göremediği nice güzellerin içinde en vefalısıdır, koyun, kuzu, süt, meyve, yemek vermiştir, her gün onu başının üstünde gezdirmiştir. Karnını yarmasına, yüzün yırtmasına, işkence yapmasına rağmen yine onu gül ile karşılamıştır. Veysel ona bir çekirdek ver- se toprak ona dört bostan vermiştir. O bütün kusurumuzu örter, merhem verip yaralarımızı kapa- tır, hep kolları açık yolumuzu gözler. Günümüz geldiğinde her sevdiğimiz yanımızdan ayrılmışken bizi bağrına basan sadece topraktır. Veysel’e göre Allah kendinden isteneni toprakla verir. Çünkü cömertlik onda Allah vergisidir. Hakkın gizli hazinesi topraktadır (Alptekin, 2009: 138). Anadolu’da “toprak bereketi” diye bir deyim vardır ki şu anlamdadır: Anadolu insanı yetiş- tirdiği bağında, bahçesinde, hayvan sürüsünde o yılın sonunda çıkacak miktarı merak eder ve bir tahminde bulunur fakat oradan çıkan hasılat, tahmin edilenden her zaman daha fazla olur. Bazı koyunlar, keçiler ikiz yavru verir; buğdayın, pancarın, elmanın kirazın toplamı hep fazla çıkar, sahibini şaşırtır. Geçimini topraktan sağlayan Anadolu insanı için toprağın; ona emek verip çalışıp karşılı- ğını almaktan başka, daha güzel bir tarafı daha vardır: Hiç çalışılmamış, masraf edilip, emek ve- rilmemiş, tapusunun dahi kimin olduğu belli olmayan bir araziye gidip, orada toprağın hazırlamış olduğu sayısız bitkileri, meyveleri toplayıp getirmek. İşte bu tam bir karşılıksız sevgi örneğidir. İnsanın kişiliğine, mizacına, doğasına, ruhuna doğrudan tesir eden bir durumdur. Metalle, meta ile aylar geçirmiş, çalıştığından fazlasını almak bir yana, -belki- emeği gasp edilmiş, hakkı için ayrıca mücadele etmiş, ruhen yıpranmış insan için doğa, “toprak ana”, sığınıla- cak iyi bir adrestir. Yabani diye ifade edilen bitkileri toplamak, doğanın yeşilliği içinde dolaşmayı, keşfetmeyi, bulmayı gerektirir ve bu iş insanın doğasına, ruhuna iyi gelecek, keyifli bir uğraştır. Ordu ili de mantar, melocan, pazı, sakarca, galdirik, ısırgan, baldıran, hoşkuran, taflan, çökülce gibi bir çiftçi emeği gerektirmeden toprağın insana karşılıksız sunduğu bitkiler yönüyle zengin illerden biridir. Bunların başında yöre hâlkının kirmit (tirmit, tırmıt, pırmıt) adlarıyla bildiği mantar gelmektedir. Ormanlık alanlarda ve fındık dikili olan arazilerde görülen kirmit, yörede daha çok ağustos ve eylül aylarında olmaktadır. Kirmitin farklı çeşitleri görülmekte ve halk bun- lara şu isimleri vermektedir: Fındık kirmiti şemsiye kirmiti, gürgen kirmiti, gelineli kirmiti, höbelen kirmiti, inek kirmiti, öküz kirmiti, güz kirmiti, geyik kirmiti, dağ (orman) çürüğü, tavuk bacağı vs. Bu mantarlar Ordu ilinin Karadeniz’e bakan kuzey yamaçlarında kendiliğinden yetişen ve yerel halk tarafından toplanıp çeşitli şekillerde tüketilen, yabani bir besin türüdür. Bir orman bitkisi olan kirmit, mevsimsel bir besin olması, lezzetli ve besin değerinin yüksekliği (et ile bir görülme- si), toplanıp pazarda satılması ve tüm Ordu halkının sofrasında yer bulması nedeniyle Ordu’nun ortak damak tadı hâline gelmiştir. Bu bakımdan Türkiye hatta dünya mutfak kültüründe Ordu ilinin isminin anılmasını sağlayabilecek nitelikte bir bitkidir. Kirmitin ilk çıkmaya başladığı hâline “enik” adı verilir. Kirmit büyümeye başladıktan sonra yağmurun yağması daha sonra da güneş alması gerekir. Büyükbaş hayvanlar da kirmiti yerler.

RkJQdWJsaXNoZXIy NzMzNDcy