Gebelik Belirtileri
Kadının adet dönemi için “iz, üzeri olması, kirlenme, üstü kirlenme, yuğum olması” gibi tabirler kullanılmaktadır. Gebeliğin en belirgin göstergesi ise ay halinin olmamasıdır. Tıbbî imkânların elvermediği dönemlerde kadın hamile kaldığını ay halinin olmamasından hariç bedenindeki bazı değişikliklerden anlar. Bu değişiklikler ise genellikle hamileliğin ilk aylarından itibaren başlar, doğuma kadar devam eder. Hamile kadının uyku ihtiyacı artar, iştahı azalır ve buna bazı yiyeceklerden, kokulardan tiksinip kusma eşlik eder. Köy ebeleri, doğumlara giren kadınlar, aç karnına yapılan idrarın kırmızı renkli olmasını gebeliğe yorar. Yine bu ebeler, bebek 3 aylık olunca kasığı muayene ettiklerinde bebeği tespit edebilirler.
Aşerme
Hamile kadının canının bazı yiyecekleri istemesi “aşerme, aşarma, yerik çekme” diye ifade edilir. Araştırma yapılan çoğu köyde tespit edilen inanışa göre hamile kadının canının çektiği “aşerdiği” yiyeceği yemesi gerekir. Aksi takdirde “çocuğun bi tarafı noksan olur, sakat doğar, çocuk açgözlü olur” derler. Dolayısıyla 9 ay içinde o yiyeceği illa ki alıp yedirirler. Tatlı veya ekşi bir yiyeceğe aşerilmesi bebeğin cinsiyet tespitinde rol oynar. Hamile kadının oğlanda tatlıya, kızda ekşiye aşerdiği düşünülür.
Cinsiyet Tahmini
Kıza hamile kalındığında kadının yüzü beneklenir, “bahak” denilen çil oluşur. Erkekte hamile kadının yüzü limon sarısı gibi sararır. Karnı sivri veya top gibi yuvarlaksa erkek, geriye doğru yaygın olursa kız; kalp sesi solda atarsa erkek, sağda atarsa kız olacağına inanılır (Bunun tam tersini söyleyen kaynak kişi de olmuştur. Merkez ilçe- Çiftlik köyü). Bebek kız ise üç buçuk ayda “sallanır” (canlanır). Erkek ise dördüncü aydan sonra canlanır. Canlanan bebek için “çocuk gannımızda ırgandı” deniyor. “Aaaa! Elinde ne var?” diye aniden hamileye sorarlar. Kadın, elinin üstünü gösterirse erkek, avuç içini açar gösterirse kız bebek doğuracağını söylerler.
Makbul Çocuk
Günümüzde kız-erkek ayrımı pek yapılmazken eskiden “Ocağı tutacak, ocak tüttürüyor, erkek soyu sürdürür, evin direğidir.” diye düşünüldüğünden erkek çocuk daha çok isteniyor. Hatta kadın hamileyken bebek erkek olsun diye hocaya gidip okutanlar olmuştur.
“Ah benim oğlum, mekânımı bekliycen oğlum, kız ellere gidecek, oğlumla aynı evde oturcaz. Evdeki bağ guşu, kapıdaki dağ guşu. Oğlunun yanında her türlü yatarsın, her çeşit yaparsın, damadın yanında bir türlü ne yatabilürsün, ne gonuşabilürsün.” Bu cümlelerden de anlaşıldığı üzere bilhassa geniş ailelerde erkek çocuk kızdan daha çok tercih edilmiştir.
Kaçınmalar
Eskiden kadın hamile kaldığını anladığında bunu ilkin eşine söyler. Eşi ise bu haberi “meydana vermez.” Daha sonra evde birlikte yaşadığı akranı görümce veya yengesi varsa onlarla paylaşır. Aile büyüklerinin hamileliği öğrenmesi ise anne karnının iyice büyüdüğü ileriki zamanlarda kendiliğinden gerçekleşir. Çünkü anne babaya hamileliği söylemek önceden çekinilen, ayıp sayılan bir durumdur. Hatta anne adayı, kendi babasından bile çekindiğinden doğuma kadar baba evine gitmez. Kadın bol kıyafetler giyer, eteklerini geniş diktirir ki alttan kaba gösterip hamileliği anlaşılmasın.
Bebek bekleyen kadına “hamile, gebe” Çerkesce “ğumu” Abhazca “düdüğup” denir. Hamilelik, bebek erkekse 9 ay 9 gün, kız ise 9 ay sürer. Aralarında 1 hafta 9 gün fark vardır. Bu süre boyunca anne adayı bebeğin herhangi bir azasının eksik olmaması, yüzünde, bedeninde leke oluşmaması için birtakım yiyeceklerden kaçınır. Ayrıca bebeğin güzel yüzlü olması için de bazı yiyecekleri özellikle tüketir.
“Çocuğun her yerinde bel olur.” diye hamile kadın et ve ciğere ellemez. “Bel”tabirinden kasıt bebeğin vücudunda oluşacak bir lekedir. Şeftali, ayva ve bal yemezler, bebek tüylü olmasın diye. Ayva aynı zamanda bebeğin gamzeli olmasını sağlar. “Zeytin yemen, gözleri gara olur.” derler. Koynuna çiğ yumurta koyarsa gözleri mavi olur. Gül koklaması yüzünde gül (leke) olur diye uygun değildir. Çilek gibi renkli bir meyveyi de yerse vücuduna dokunmaz, yüzünde leke olur diye. Hamile kadın yılbaşı akşamı çocuğun dudağı yarık olur diye sandık açmaktan sakınır. Bebekte tuttuğu hayvanın benzeri bir leke oluşur diye canlı hayvanları tutmaktan da sakınır. Kurban kesilirken “çocuk kanlı” olur, yani yaramaz olur, arkadaşlarının canını acıtır, döver, kanatır diye bakılmaz. Cenazeye bakmak da “çocuk ölünün suratı gibi solgun olur” diye uygun değildir. Çok elma yerse bebek güzel ve beyaz olur. Nar yerse gamzeli, töngel yerse kirpikleri uzun olur diye inanılır (Töngel: Sonbahar ayında toplanan, kokusu armuta, kendisi kayısıya benzeyen, çekirdeği ve uçlarında bıyıkları olan bir meyve.).
Kaynak: Zuhal Kasap, "Geçmişten Günümüze Halk Kültürü Değerleri Kitabı" Düzce İli Doğum Gelenekleri Üzerine Bir Değerlendirme.