10 Temmuz 2019 tarihinde, Ahmet Adnan Saygun'un görkemli bestesi “YUNUS EMRE" oratoryosunu İstanbul Devlet Opera ve Balesi seslendirecek. Sanatseverler sahnede orkestra, koro ve dansçıları sahnede birlikte izleyebilecekler. Librettosu Uğur Seyrek ve Işık Noyan'a ait eser 13. yüzyılda yaşayan ünlü halk ozanımız ve düşünürümüz Yunus Emre' nin şiirleri eşliğinde sahnede olacak. Saygun' un uzun yıllar sürdürdüğü araştırmalar sonrasında derlediği Yunus Emre dizelerinin üzerine bestelediği eser, Yunus Emre' nin sevgi felsefesini dinleyiciyle buluşturuyor
A.Adnan SAYGUN' un 13. yüzyılda yaşayan ünlü halk ozanı ve düşünürü Yunus Emre' nin yazdığı şiirlerden bazılarını kullanarak 1943 yılında tamamladığı oratoryoyu, Uğur SEYREK günümüz dünyasında yeniden yorumluyor.
A.Adnan SAYGUN 4,5 ayda bestelediği oratoryoyu ''en büyük sanat tecrübesi'' olarak nitelendirmiş, eser ilk kez 25 Mayıs 1946 yılında Ankara' da seslendirilmiştir. Bir Türk besteci tarafından bestelenmiş ilk oratoryo olan Yunus Emre Oratoryosu, kısa sürede SAYGUN'u uluslararası düzeye taşımıştır. Paris (1947), New York (1958), Budapeşte, Viyana, Bremen, Berlin, Moskova, Vatikan ve 55 yıl aradan sonra New York ve Washington'da (2012) dünya sahnesine çıkmıştır.
Sislerle kaplı, sessiz bir mezarlıkta, alacakaranlık içinde dolaşan İNSAN göçüp gidenlerin ardından hüzünle yaşamı, ölümü ve kendini sorgulamaktadır. Geçmişin, geçmişte yitirilenlerin acısını dile getiren bir ağıt duyulur. Yerine getirilmemiş sözler, gerçekleşmemiş hayaller, içine sevgi ve anlam katılmamış hayatlar yüzünden duyulan pişmanlıklar gözyaşı olup akar. Kader diye körü körüne kabullenip değiştirmeyi göze alamadığımız, bu yüzden sürekli tekrarladığımız yanlışlar, geçmişten geleceğe tüm insanlığın teslim olduğu zaaflar bir kez daha yüzümüze çarpar. Kendi küçük dertlerimizi gözümüzde büyütüp yalnızca kendi çıkarlarımızı düşünerek bencilce sürdürdüğümüz yaşamın değerli özüne inemediğimiz için günlerimizi boşa geçirmiş ve yaklaşmakta olan ölümün adım seslerini duymazdan gelmişizdir. Bu noktada isyan etsek de artık çok geçtir. Gene de son bir umutla yeni arayışlara girmek ve geçmişte yarım kalmış masum çocukluk hayallerimizi yeni baştan canlandırmak isteriz. Oysa zaman hızla akıp geçmiş, ömür takvimi incelmiştir. Yanlışlarımızdan dönüp doğru yolu bulmak, aşkla, kardeşlikle, gönülden dostla, barışla yaşamak, böylece karanlıktan aydınlığa çıkmak gerektiğini, ancak böyle yaşarsak iyi insan olacağımızı anladığımız anda ölüm kapımıza dayanmıştır.