Hızır orucu da Muharrem orucu gibi bölge de en çok tutulan oruçlardan biridir. Hızır orucuyla ilgili genel olarak anlatılan bir olay vardır. Bu olay şu şekildedir: İmam Hasan ve İmam Hüseyin bir gün çok hastalanmışlardır. Hz. Ali ve Hz. Fatıma, oğullarının bu hastalıkları karşısında çaresiz kalmışlar. Bunun üzerine Hz. Muhammed’in (S.A.S) yanına gidip durumu anlatmış ve Hazreti Peygamber de üç gün oruç tutmalarını söylemiş. Hz. Ali ve Hz. Fatıma da oğullarının şifa bulması için üç gün oruç tutmuşlar.
Birinci gün oruçlarını açacakları zaman kapıya aç bir yoksul gelmiş, onlardan yemek istemiş ve bunun üzerine Hz. Ali ve Hz. Fatma yemeklerini bu aç yoksula vermişler. İkinci gün yine tam oruç açacakları zaman kapıya bir yetim gelmiş, ikinci gün de oruçlarını açacakları yiyeceklerini bu yetime vermişler. Üçüncü günde tam oruç açacakları zaman kapıya bir tutsak gelir ve yine yemeklerini bu tutsağa verirler. Böylece üç gün üst üste aç kalmışlar, fakat buna rağmen oruç adaklarını yerine getirmişler. (Bu durum Kur’an’ın İnsan Suresi'nin sekizinci ayetiyle desteklenir. Bu ayette: “Allah sevgisi için yoksula, yetime ve esire yedirirlerdi.”)
Bu üç günlük orucun sonunda İmam Hasan ve İmam Hüseyin hastalıklarından kurtulur. Bunun üzerine Fatıma ana babasının yanına koşar durumu anlatır. Hz. Peygamber de kapıya gelenin Hızır olduğunu söyler. Bundan dolayı da Hızır Orucu tutulur. Hızır Orucu her yıl Ocak ayının ikinci haftası tutulmaya başlar, Şubat ayının ikinci haftasıyla son bulur. Bu bir ay içerisinde her hafta, önceden belirlenen aşiretler oruç tutar. Dört hafta boyunca bölgedeki bütün aşiretlerin oruç tutacağı bir şekilde sıralamayla oruç tutulur. Bu sıralama inançsal bir kökenden kaynaklanmamaktadır.
Bununla ilgili olarak anlatılan gerekçe şu şekildedir: Eskiden, araba yoktu. Bununla birlikte binek hayvanları bulmak da zordu. Pirler, Hızır oruçlarında taliplerin hizmetlerini görmekte zorlanıyorlardı. Bir Pirin birkaç köyde talibi vardı, aynı gün yetişemiyordu. Bunun üzerine Pirler, köyleri belirli bir sıraya koyarak taliplerinin hizmetlerini yerine getirmeye çalışılıyorlardı. Buradan da anlaşılıyor ki bu uygulama inançsal bir temelden değil de o günün, ulaşım ve sosyolojik bazı koşullarından kaynaklanan uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hızır orucu tutulurken genelde üçüncü günü perşembeye gelecek şekilde, Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri şeklinde tutulur. Orucun üçüncü günü her perşembe cem ibadeti yapılır. Genelde her talip, perşembe günü bir lokma alarak bağlı olduğu pirin evine giderek; duasını alır ve cem hizmetine katılır. Hızır orucunda inançsal bir olgu daha vardır ki, bu orucun genç nesiller tarafından tutulmasını daha cazip hale getirmektedir. Özellikle bekâr gençler bu orucu tuttuklarında ve su içmeyip yattıklarında, rüyada suyu kimin elinden içerlerse o kişiyle evleneceklerine inanırlar. Bu yaygın bir inanç olup sadece evlilik değil; herhangi bir konuda beklenti içerisinde olan kişiler tarafından da uygulanır.
Hızır ile ilgili bu bölgede anlatılan birçok esrarengiz olay vardır. Hızır’ın hemen hemen her yerde bir kerameti, bir nişanı vardır. Bu da bu bölgede yaşayan insanların günlük hayatta karşılaştıkları birçok sıkıntının göstergesi olarak değerlendirilebilir. Çünkü Hızır, darda, zorda, sıkıntıda, çıkmazda, yardıma ihtiyacı olana yardım eden bir nebidir. Her nerde çağırılırsa orada hazırdır. Birçok yerde Hızır ile ilgili bir bulgunun bulunması, bu bulguları; bu bölgede ki toplumun tarihsel ve sosyolojik hayatta karşılaştıkları sorunların, inançsal bir çözüm noktası olarak karşımıza çıkarmaktadır. Muharrem orucundaki yasaklar Hızır orucunda geçerli değildir. Hızır orucunda da gece on ikiden sonra hiçbir şey yenilip içilmez, ta ki diğer gün oruç açılıncaya kadar.
Hızır orucu, Muharrem orucunun aksine daha neşeli geçer. Hızır orucunda yardımlaşmaya ve sosyal dayanışmaya daha çok önem verilir. Çünkü bugün Hızır’ın günüdür. Hızır gibi herkesin darlığına ve zor anına yetişmek onun hoşnutluğunu kazanmaktır. Hızır orucunun sonunda Goud denilen, buğdayın kavrulup öğütüldükten sonra yağ ve şekerin karıştırılmasıyla yapılan bir tür tatlı dağıtılır. İnanca göre Hızır Goudu çok severmiş. Hatta genelde şuan fazla uygulanmasa bile geçerliliği devam eden bir uygulama vardır ki o da şu şekildedir: Hızır orucu tutan kimse oruç sonunda Goud yapar ve kimsenin girmediği, göremeyeceği bir yere saklar ve yatar. Sabah kalktığında goudun üzerinde bir el işareti veya herhangi bir iz varsa, Hızır oraya uğramış ve tuttuğu oruç ile dileklerinin kabul edileceğine dair bir işaret bırakmıştır.