Musahip, Arapça bir sıfat olup sahip sözcüğünden gelir. Köken olarak sahip olma, sahip çıkma (koruma yardım etme) anlamlarına gelen Muahad sözcüğüne dayanır. Türkçe karşılığı olarak da Musahip denilmiştir. Sahip sıfatının başına ‘mu’ hecesi eklenerek, bir nevi Farsça sıfat tamlamasına dönüştürülmüştür. Musahip sözcüğü, Safeviler devrine kadar Muahad olarak söylenmiş, bu devirden sonra Musahip olarak anılmaya başlanmıştır. Musahiplik, birbirine sahip çıkmak, maddi ve manevi yönlerde yardımda bulunmak, birbirini tehlikelere karşı kollamak ve korumaktır. Bu anlamlarla birlikte Musahiplik daha geniş ve derin bir tasavvufi yorum kazanarak inancın olmazsa olmaz ilkeleri arasında yer almıştır. Her talip ve yola bağlı her kişinin, Mürşidi, Piri ve Rehberi olduğu gibi, musahibi de olmak zorundadır. Musahibi olmayan inanç içerinde eksik sayılır hatta görgü cemlerine de alınmaz. Musahip olabilmenin de bazı koşulları vardır. Şartların başında aynı inanç içerisinde olmalıdırlar. Yani farklı inanç ve mezheplerdeki kişiler musahip olamazlar. Bununla beraber şu şartlarda aranır; • Musahip olmak isteyen adayların, karakterlerinin bir birine uygun olması gerekir. Bununla beraber yaş uygunluğu da aranır. • Adayların ekonomik düzeylerinin de bir birine uygun olması gerekir. • Musahip olmak isteyen adayların kendilerinden önceki birinci ve ikinci kuşaklar arasında evliliğin olmaması gerekir. • Musahip adaylarının aileleri arsında düşmanlığın veya herhangi bir çirkin işin olmaması gerekir. • Musahip olan adayların her hangi birinin toplumsal suç diyebileceğimiz ahlak dışı bir fiilinin olmaması gerekir. • Musahip adaylarının evli olması gerekir (bu son dönemlerde bu bölgede fazla uygulanmamakla birlikte, Alevi inancına mensup farklı bölgelerde uygulanırlığı devam etmektedir). • Musahip adaylar arasında çok yakın bir derecede akrabalık bağının olmaması gerekir. Musahiplik, inanca göre evli iki kişi arasında gerçekleşmesi, evli adayların eşlerinin de musahip olması anlamına gelir ki bu da musahipliğin dört kişi arasında olması demektir. Musahiplik, mürşit huzurunda, piri ve rehberi de dâhil olmak üzere dine, yol ve erkân denilen kendi bağlı oldukları inanç sistemine dönülmez bir yemin denilen, ikrar vererek dünya ve ahret kardeşi oluşlarıdır. Musahip olmanın bu koşulları genel olarak devam ettirilmekle birlikte musahip olan kişilerin bir birine karşı ciddi sorumlulukları da bulunmaktadır. Musahip olan dört can birbirine karşı adilce ve hakça sorumludurlar. Her şeyden önce onlar, dinde dünya ve ahret kardeşi olmuşlardır. Bu şekilde kurulan kardeşlik, ana baba bir öz kardeşten daha ileri ve daha kutsal kabul edilir. Ana baba öz kardeş anlaşmazlığa düşebilir, kavga edebilirler fakat musahiplikte ise anlaşmazlık olamaz, kavga olamaz, küskünlük olamaz; hele hele bir birini incitme katiyyen yasaklanmış ve en büyük inanç suçu içerisinde değerlendirilmiştir. Hatta inançtan çıkarılma denilen düşkünlük cezasına çarptırılır. Bununla birlikte musahipler arasında en önemli yasak birbirlerine kız alıp verme olayıdır. Musahiplik, inançsal ilkelerin sosyal hayattaki en büyük örgütlenmesini oluşturur. Musahiplik, ana hatlarıyla bu bölgede hâlâ uygulanmaktadır. Özellikle düğünlerde çiftin mutlaka musahibi olmak zorundadır. Genellikle de musahipler düğün boyunca hep yan yana dururlar ve düğün sonunda geleneksel bir inanç olarak da geline yüksekçe bir yere çıkarak elma, şeker atarlar. Bu da gelinle damat arasında tatlı dile, güler yüze ve ailesine, toplumuna karşı dostça olmasına yorumlanır.