Düğün gününden birkaç gün önce erkek tarafından kız evine elçi gönderilir. Herhangi bir olumsuzluk olup olmadığı sorulur. Engel bir durum yok ise, davetiyeler (mum) özel görevliler kanalı ile dağıtılarak düğün günü duyurulur. Geleneğe göre düğünler davul-zurna eşliğinde üç gün, üç gece devam eder. Düğünlerin Salı günü başlayıp Perşembe günü akşamı bitirilmesine özen gösterilir veya Cuma günü başlar, Pazar günü akşamı son bulur.
Düğün Salı günü başlayacaksa, en geç bir gün önceden iki tarafın anlaştığı şekilde bir veya iki adet küçükbaş hayvan, tereyağı, şeker, çay, tuz ve yeterince un erkek tarafınca hazırlanır ve kız evine gönderilir. Davetliler erkek tarafına giderlerken düğün evinin dışında davul-zurna ekibince karşılanır. O sırada davulun üzerine para atılır. Akşam yemeğinden önce davul-zurna kapı kapı gezip komşuları düğüne davet eder. Salı günü erkek tarafı kendi çevresine, kız tarafı da kendi çevresine akşam yemeğini verir ve davul-zurna eşliğinde eğlenirler.
Çarşamba günü erkek evinin bayanlarından asgari beş-altı kişi geleneksel giysileri içerisinde atlara binerek, kalabalık bir davetli gurubu ile birlikte gelini almak üzere kız tarafına giderler. Kız tarafı, erkek tarafından gelen davetli gurubunu karşılarken her aile gücüne göre üç ile beş kişilik guruba sahip çıkarak sen bu akşam benim misafirimsin der ve misafirini evine götürür. Bir çay içirerek konaklama yerini gösterir. Daha sonra beraberce düğün evine giderler. Düğün evine çevreden giden becerikli davetliler tarafından çeşitli seyirlik oyunları düzenlenir ve davul-zurna eşliğinde yöresel halk oyunları oynanır. Akşam olunca herkes davetli olduğu eve giderek akşam yemeğini yer ve isteyen tekrar düğün evinde eğlenmeye gider. İsteyen konakladığı evde istirahat eder. Sabahleyin kız tarafı gelini hazırlarken bir yandan da kızın çeyizleri genişçe bir odada cemaatin önünde açılıp sayım dökümü yapılır. Bu arada bilir kişilere sorularak eşyaya değer biçilir ve bir tutanakla karşılıklı imza altına alınır. Ancak eşyanın değeri genelde normalin hayli üzerinde fiyatlarla yazılır. Bunun amacı ileride eşler arasında bir huzursuzluk ya da ayrılma durumunda gelinin kendi eşyasını alabilmesidir. Bu bir bakıma bir çeşit sosyal güvence olarak kabul edilmektedir.
Daha sonra hazırlıklar tamamlanır ve davul-zurna ekibi gelin çıkarma havasını çalmaya başlar ve bir yandan atlar hazırlanarak gelin beklenir. Tam bu sırada gelinin kardeşi ya da bir yakını gelin için hazırlanan ata binerek bahşiş ister. Bahşişini almadan attan inmez. Daha sonra gelin geleneksel giysileri içerisinde ata bindirilir. Adetlere göre gelinin bindiği atla, arkadan gelen yengenin atı arasından uğursuzluk sayıldığından kimsenin geçmemesi sağlanır. Bunun için güvenilir bir kişiye atın kuyruğu tutturularak yol boyunca yürütülür. Erkek tarafına gelindiğinde gelinin atı bir köy damının altında bekletilir. Damat, sağdıcı ile birlikte evin damına çıkar ve elindeki elmayı gelinin başına atar. Yanında harmanlayıp götürdüğü şeker, buğday, bozuk para gibi karışımı aşağıda bekleyen topluluğun üzerine serpiştirir. Bolluk, bereket ve mutluluk getirmesi dileği ile atılan yiyecek ve paraları kapmak için çocuklar birbirleriyle yarışarak toplamaya çalışırlar.
Nihayet damat damdan indikten sonra köyün gençleri tarafından espri olsun diye bazen sulanır, bazen de tekme tokatla gerdeğe gönderilir. Ertesi gün gelinin evinde duvak açılır ve hanımlar yüz görümlüğüne giderler. Böylece evlilik tamamlanır.