­
Balıkesir

Genel Bilgiler

Eski çağlarda (Balıkesir ve civarında  Misya’lılar  yaşamaktaymış. Bağımsız bir devlet kuramayan Misyalılar; Truva, Hitit, Frig, Pers (İranlılar), Büyük İskender ve Bergama Krallıkları’ nın egemenliği altında yaşamıştır. Bergama Kralı’ nın ölümünden sonra M.Ö. 1129’ da Romalılar’ ın eline geçmiştir. Romalılar bölgeyi, vergi ve kölelik sistemleriyle uzun süre sömürmüş ve baskı altında tutmuştur. M.S. 395’ te Roma İmparatorluğu’ nun Doğu ve Batı diye ikiye ayrılmasından sonra; Başkenti Kostantinopolis (İstanbul) olan Doğu Roma İmparatorluğu(Bizans)’ nda kalan Balıkesir bölgesi için, yeni ve uzun bir dönem başlamıştır. Askeri ve ekonomik yönden oldukça güçlenen Bizans İmparatorluğu bu bölgedeki hakimiyetini uzun yıllar sürdürmüştür.

Hz. Muaviye zamanında Müslüman Araplar, fethedileceği Hz. Peygamber tarafından müjdelenen başkent Konstantiniyye’ yi almak  için sefere çıktılarında bölge ilk defa Müslümanlarla karşılaşmış ve M.S. 670-678 yılları arasında Arapların idaresinde kalmıştır. İslam ordusu, 678 yılına kadar aralıksız 5 yıl süren kuşatma altında tutmasına rağmen şehri almaya muvaffak olamayınca geri çekilmiştir. Ancak iç savaşlar ve dış saldırılar karşısında iyice zayıflayan Bizans, sonunda derebeylerin eline kalmıştır.


1071’ de Alparslan’ ın Bizans İmparatoru  Romanos Diogenes’ e karşı kazandığı Malazgirt Savaşı’ yla Anadolu’ nun kapıları Türklere tamamen açılmıştır. Fetihlerle birlikte toplu göçler de devam etmiştir. Böylece Anadolu’ da Türk dönemi başlamış olmuştur. Anadolu’ da Selçuklu Devletini kuran Kutalmış oğlu Süleyman, İznik’ten sonra Çanakkale, Adalar Denizi (Ege), Lidya ve İyonya taraflarını da ele geçirmiştir. 1076’ da Misya şehirlerini Bizanslılardan alarak Türk hakimiyetine kazandırmıştır.  Ancak Haçlı seferlerinin neticesinde ve I. Kılıç Arslan’ın da vefatından sonra Selçuklular Bati Anadolu’ dan çekilmek zorunda kalmıştır.. Misya şehirlerini tekrar ele geçiren Bizanslılar, buralardaki Türk halkına karşı toplu kıyım harekatına başlamıştır..

1206 yılından itibaren Selçuklular’ ın Uç Beylikleri’ nden olan Türkmenler Misya kentlerine, özellikle Edremit Körfezi civarına akınlara başlamıştır. Bizanslıların çoğu buraları  Türklere  bırakarak   bölgeyi   boşaltmıştır. Moğol baskınından kaçan Türk kabileleri de 1260 yıllarında Batı Anadolu ve Marmara Bölgesi’ ne gelip yerleşmiş ve bölgedeki Hristiyan nüfus kadar bir çoğunluğa ulaşıp, buraları Türkleştirmiştir. Türkmenlerin dışında diğer Türk boylarına mensup pek çok köylü, tüccar ve zanaatkar da Türkistan’ dan gelip bölgeye yerleşmiştir. Bu tarihlerde Selçuklu Devleti iyice zayıflamış ve merkeze uzak bölgelerde kontrolü kaybetmiştir.

Selçuklu Devleti zamanında Anadolu’ nun batısına yerleşen bazı Oğuz Boyları buralarda “Uç Beylikleri” kurmuştur. Hem Selçuklu sınırını koruyan, hem de Bizans içlerine akınlar düzenleyen bu uç beyliklerinden bir tanesi de; Batı Anadolu’ daki Misya’ da XIII. yüzyıl sonlarında kurulmuş olan Karesi Beyliği’ dir. “Karesi” kelimesi, bölgeye beraberinde büyük bir Türkmen grubuyla gelen ve daha önceleri Selçuklu Devleti’ nin önemli bir komutanı olan Karesi Bey (Kara İsa) isminden doğmuştur. Selçuklu Devleti’ nin yıkılmasından bir süre önce diğer uç beyleri gibi Karesi Bey de bağımsızlığını ilan etmiş, 1300 yıllarında bölgede Karesi Beyliği’ ni kurmuştur. Kendi ismiyle anılan Beyliğinin  sınırlarını, Bizanslıların zayıflığından ve beraberinde bulunan Sarı Saltuk ’un adamlarından faydalanarak daha da genişletmiştir. Karesi Beyliği, merkez yaptığı Balıkesir’ den başka; Bergama, İvrindi, Ayazmend (Altınova), Edremit, Kemer Edremit (Burhaniye), Bayramiç, Ayvacık, Ezine, Fırt (Susurluk), Bigadiç ve Sındırgı yerleşim yerlerine sahip olmuştur. Bu yıllarda Karesi Beyliği, deniz gücü bakımında komşusu bulunan Osmanlı Beyliği hükümetinden daha güçlü durumdaymış. Karesi Bey’ den sonra yerine geçen Aclan Bey zamanında, Osmanlı Beyliği ile çok iyi   münasebetler kurulmuştur. Hatta oğul Dursun Bey Bursa’ da Orhan Gazi’ nin yanında bulunmuştur. Aclan Bey’ den sonra başa geçen en büyük oğlu Demirhan Bey ise halkına karşı zulüm derecesinde kötü davranmıştır. Bu durumdan şikayetçi olan halk ve beyliğin ileri gelenleri; Bursa’ daki Dursun Bey’ i davet etmiştir.  1345 yılında Orhan Gazi ile birlikte gelen Dursun Bey, Bergama Kalesi’ ne sığınan ağabeyi Demirhan Bey tarafından öldürülmüştür. Bu duruma çok üzülen Orhan Gazi, halkın ve ileri gelenlerin de isteği üzerine Karesi Beyliği topraklarını Osmanlı’ ya katmıştır.

Henüz kuruluş döneminde bulunan Osmanlı Devleti, Karesi Beyliği’ nin katılımıyla oldukça güçlenmiştir. Ayrıca Karesi’ nin ileri gelen kumandanlarından Evrenos Bey, Hacı İlbey, Ece Halil ve Gazi Fazıl Beylerle büyük bir askeri destek kazanmıştır. Nitekim bu beyler, Osmanlı askerî akınlarının başarılı olmasında önemli rol oynamıştır. Özellikle Karesi Beyliği’ nden intikal eden güçlü donanma ile Osmanlı ordusu, Rumeli taraflarına kesin zaferlerle sonuçlanan seferler yapmıştıur. Böylece Osmanlılar; kendi rızalarıyla bu beyliğe iltihak eden halkla büyük bir Türk kitlesi, değerli komutanlarla da askeri güç ve iyi bir donanma kazanmıştır.

Orhan Gazi Karesi’ yi, merkeze bağlı bir sancak haline getirip, adını da değiştirmeden Karesi Sancağı yapmıştır. Sancağın merkezi olan Balıkesiri’ ye, oğlu  Şehzâde Süleyman’ ı sancak beyi olarak tayin etmiş ve “Karesi”, aynı zamanda bir Şehzâde Sancağı olmuştur. 

Yıldırım Beyazid’ in 1402’ de Timur’ a Ankara’ da yenilmesinden sonra Balıkesir ve civarı da Timur ordusunun yağmasına maruz kalmıştır. Duraklayan Osmanlı Devleti topraklarında beylikler kurulmaya ve kardeşler de aralarında taht kavgalarına başlamıştır. Bu durum Timur’ un Anadolu’ dan çekilmesine ve Çelebi Mehmed’ in Osmanlı Devleti’ni tekrar toparlamasına kadar sürmüştür. 
Tekrar eski dirlik ve düzenine kavuşan ülke; ilerleme ve yükselme dönemlerinde zaman zaman meydana gelen kıtlık (1502), çekirge salgını, (1525), medrese talebeleri (suhte) isyanı (1572) ve diğer isyanlar gibi bir takım olumsuz olaylara sahne olmuş, Balıkesir ve civarı da bu hadiselerden etkilenmiştir. 

XVII yy. sonlarında meydana gelen göç hareketlerinde Balıkesir yöresine çok sayıda Yörük, Türkmen ve Çepni gibi muhtelif Türk boyları gelip yerleşmiştir. İleriki yıllarda da devam eden göç problemini kökünden halletmek isteyen devlet, XIX. Yy.’ da planlı bir iskan politikası takip etmiş göçebe halde yaşayan pek çok aşiret ve topluluğu uygun yerlere yerleştirmiş ve onların yerleşik düzene geçmelerini sağlamıştır.

Osmanlı Devleti idaresi altındaki Karesi; devletin kuruluş ve yükseliş dönemlerinin sevinç ve refahını yaşamış;  duraklama ve gerileme dönemlerinin de üzüntü ve sıkıntılarına ortak olmuştur. Böylece gerek ülke genelinde ve gerekse bölgede yaşanan ekonomik, siyasî, askerî, idarî pek çok olaylar neticesinde, Osmanlı Devleti’ nin son dönemleri sayılabilecek 1800’ lü yılların sonlarına gelinmiştir. 

Osmanlı Devleti’ nin aldığı dış borçları ödeyemeyerek mali iflas yaşaması sonucu  alacaklarının tehlikeye düşmesinden korkan Avrupa Devletleri, 1880’de Duyûn-ı Umûmiye (Genel borçlar) idaresini kurdurmuştur. Duyûn-i Umûmiye şubeleri ile devlet gelirlerinin bir kısmını doğrudan toplamıştır. Memleketin her yerinde olduğu gibi, Balıkesir, Ayvalık ve Bandırma gibi bölgenin yüksek gelirli yerlerinde de yıllarca faaliyet göstermiştir.

Balıkesir, Osmanlı Devletinin “93 harbi” diye anılan 1877-1878 yılındaki Osmanlı-Rus Savaşı ve  1912-1913 yıllarında Balkan Harbi’ nde yenilmesi sonucu Balkanlardan çok sayıda göç almıştır.  Rus ve Bulgarların katliamından kaçabilen pek çok insan Balıkesir ve civarına gelmiş ve yerleşmişlerdir. Ayrıca Rusların eline geçen Kafkasya toprakları ve özellikle Kırım’ dan da kitleler halinde gelen insanlar bölgenin muhtelif yerlerinde iskan edilmiştir.

1914-1918 yılları arasında cereyan eden I.Dünya Harbi’ ne giren Osmanlı Devleti askerlerinin çarpıştığı pek çok cepheden bir tanesi de, bölgedeki Çanakkale Savaşı Cephesi olmuştur. Bu savaş, ülkenin her tarafında olduğu gibi Balıkesir’ i de menfi olarak etkilemiştir. I.Dünya Savaşı’ ndan yenik çıkan ve oldukça zayıf düşen Türklerin bu durumunu fırsat bilen Yunanlılar, gözlerini Batı Anadolu topraklarına dikmiştir. Yunanistan’ ın buraları işgal etmesini diğer Avrupa Devletleri de desteklemiştir. İtilâf Devletleri’ nin tehditleri altında bulunan ve yeterli askeri, silahı olmayan, devletinin de aciz kaldığını gören Türk Halkı, müdafaa cemiyetleri kurmaya başlamıştır. 15 Mayıs 1919’ da İzmir’ e giren Yunanlılar işgallerini Anadolu’ nun içlerine doğru yaymaya başlamıştır. Balıkesir bölgesinde ilk defa 29 Mayıs’ ta Ayvalık işgal edilmiş ve Yunanlılara karşı ilk silahlı mücadele Ayvalık’ ta gerçekleşmiştir. Bu arada Balıkesir’ de 18 Mayıs’ ta Vehbi (Bolak) Bey’ in başkanlığında “Redd-i İlhak” heyeti oluşturulmuştur. Alaca Mescid’ de oluşturulan 41 kişilik bu heyet hemen faaliyetlere başlamış 26-31 Temmuz 1919 ve 16-22 Eylül 1919 tarihlerinde yapılan I. ve II. Balıkesir Kongreleri neticesinde her bölgede Kuva-yi Milliye teşkilatları kurulmuştur.

Milli Mücadele için İstanbul’ dan Balıkesir’ e gelen yüzbaşı Kemal hemen askeri birlikler oluşturmaya başlamış. Bu birlikler işgali önlemek için yer yer Yunanlılarla çarpışmıştır. Soma ve Akhisar cephesi bunların en önemlisi olmuştur. Fakat yeterli asker ve silahı bulunmayan Milli kuvvetler; hem sayıca çok hem de teçhizat olarak güçlü Yunan karşısında ancak bir yıl dayanabilmiştir.

Soma-Akhisar cephesinin dağılmasıyla, 22 Haziran 1920’ den itibaren Yunan işgali içerilere doğru yayılmaya başlamış. Halka da çok eziyet eden Yunanlıların en büyük yardımcıları, daha önceden buralarda yaşayan yerli Rumlar olmuştur. Yıllarca beraber yaşayan bu insanlar, şartlar değişince daha önceden kendilerinden hiç bir kötülük görmedikleri Türklere ihanet etmiştir. Kazaları işgal eden Yunanlıları, Kuva-yi Milliye güçleri hiç bir zaman rahat bırakmamış, direniş ve baskınlarla onları yıldırmıştır. Bu arada Anadolu’ da Türk  Halkını Yunanlılar’ a karşı direnmeye çağıran ve düzenli bir ordu kurmaya çalışan Mustafa Kemal’ e Balıkesir’ liler destek vermiş ve işbirliğinde bulunmuştur. Türk Milli Mücadelesinde tarihi açısından bu şehrin çok ayrı ve özel bir yeri olmuştur. Sakarya Zaferi’ yle Anadolu topraklarının sahibi olduğunu bir defa daha ispatlayan Türkler, 9 Eylül 1922’ de İzmir’ de Yunanlılar’ ın denize dökülmesiyle Kurtuluş Savaşı’ ndan başarıyla çıkmıştır. Eylül ayının ilk haftasındaki 3-4 gün içinde bütün Balıkesir ve kazaları kurtulmuştur. Bu arada Osmanlı Devleti de yerini Türkiye Cumhuriyeti Devletine bırakarak tarih sahnesinden çekilmiştir.

 

Balıkesir'in Adının Menşei

Tarihçilere göre Balıkesir adı, Bizans İmparatoru Hadrianus' un av partilerinde kullanmak için yaptır­dığı Paleo Kastro (Eski Hisar) sözcüğünden kaynak­lanmıştır. Tarihi bir gerçekliği de bulunan bu ad, daha sonra halk etimolojisi sayesinde değişik riva­yet ve yorumlara da konu teşkil etmiştir. Bu riva­yetlerden birkaçı kısaca şöyledir;

 

Balıkesir adı daha çok bal, balık, kesir ve hisar keli­meleri üzerinde yapılan oynamalarla izah edilmiştir. Bir rivayete göre Balıkesir' in adı eskiden Balık Hisar şeklindeymiş. Buradaki “balık” Eski Türk­çe' de “şehir, kale” veya “saray” anlamı taşımaktaymış. “Kale Şehri” anlamını veren bu rivayete göre bu ad, XI. yüzyıldan sonra kullanılmaz olmuştur. Gerçek­ten de Orta Asya' da “Beşbalık” gibi bazı Uygur Devri­ne ait yer isimlerinde “balık” kelimesinin şehir anla­mında kullanıldığı dikkati çekmiştir.

 
Diğer bir rivayete göre ise; Balıkesir adı, “balı kesir” yani “balı çok, bol” anlamındaki söz grubundan gel­miştir. Buna göre Balıkesir' in balının bol ve lez­zetli oluşu bu adı almasına sebep olmuştur.

 
Başka bir rivayet ise; Balıkesir' in ilk kurulduğu yıllar­da buraya gelen bir yabancının iyi muamele görme­mesi üzerine “balı keser” yani “hatır, gönül tanımaz” adını verdiği şeklinde olmuştur. Buna göre “bal” Arapça' da “hatır, gönül” anlamına gelmiştir.

Bunların dışında bölgede bir süre hakim olan İran Hükümdarı “Balı Kisra” veya civardaki Yılanlı Dağ' ın eski adı olan “Balcea” yada “Pelecas'ın” Balıkesir adı­nın ilk şekli olduğu ileri sürülmüştür. Fakat bunlar uzak ihtimaller olarak değerlendirilmiştir. Bütün bu rivayetler içinde en kabul edileni, buraya yerleşen Türk Oymakları’ nın Orta Asya hatıralarını canlı tutmak için koymuş olabilecekleri “Balık Hisar” adı olmuştur.

İlin “Balıkesir” adı dışında tarihte daha çok anılan bir adı daha olmuştur. Bu ad yörede bir süre hakim olan Karesioğulları Beyliği' nin kurucusu Karasi Bey' den kaynaklanan “Karesi” adı olmuştur. İl gerek beylik, ge­rekse Osmanlı Sancaklığı döneminde daha çok bu adla anılmıştır. Bir rivayete göre de Karesi Beyi’ nin oturduğu kaleye “Beylik Hisar” adı verildiği için bu ad değişerek bugünkü Balıkesir şeklini almış olduğu söylenmiştir.

Balıkesir dolaylarında ilk defa adı geçen şehir Agiros (Achiraus)’ dur. Daha sonraları İmparator Hadrianus burada bir şato yaptırmış, “Paleo” diye şöhret kazandırmıştır. Sonradan burada kurulan şehre, bu isimden bozma olarak “Balıkesir” dendiği bir çok tarihçiler tarafından kabul edilmiştir.


Bir söylentiye göre de bu havalinin “bal’ ı kesir” “çok” olduğundan burada kurulan şehre “Balı-kesir” denmiştir.


Balıkesir adının, bölgeyi zapteden İranlı Devlet adamlarından “Balı- Kisra’ nın” adından geldiği veya “Polikayseros’ dan” bozma olduğunu söyleyenler de olmuştur.

Bazı tarih ve coğrafya kitaplarında Balıkesir’ in yerinde “Balak Hisar” veya “Balık Hisar” yazıldığı görülmüştür. Türklerin Orta Asya’ nın bir hatırası olarak, burada kurulan şehre “Balık Hisar”(Hisar Şehri) demiş olmaları da düşünülmüştür. Fakat bunu ispat etmek mümkün olmamıştır.

İbni Batuta ve diğer arap kaynaklarına göre , Balıkesir şehri Karesi Bey tarafından kurulmuştur. Karesi Vilayeti, 2. Meşrutiyetin ilanına müteakip, müstakil mutasarrıflık haline getirilmiş ve 1923 yılında, bir kanunla “Karesi” deyimi kaldırılarak “Balıkesir” sözü aynı zamanda Vilayetin de adı olmuştur.

http://www.balikesirkulturturizm.gov.tr/, adresinden 01.07.2014 tarihinde alınmıştır.

...Devamını Oku