­

KASTAMONU’DA SİHİRLİ BİR GÜZEL: DİPSİZGÖL

2012 yılında vizyona giren ve 19. Adana Altınkoza Film Festivali’nde en iyi yönetmen (Pelin Esmer), en iyi yardımcı erkek oyuncu (Menderes Samancılar), en iyi görüntü yönetmeni (Özgür Eken) ödüllerini alan ve Pelin Esmer’in yönetmenliğini yaptığı, Olgun Şimşek ve Nilay Erdönmez’in başrollerini paylaştıkları Gözetleme Kulesi filmini izledikten sonra hep merak ettiğim yerlerden biri olmuştu bu coğrafya ve Dipsizgöl...

Bu hafta sonu Ankara’nın trekking gruplarından birinin düzenlemiş olduğu Dipsizgöl’ü de içine alan doğa yürüyüşü gezisine davet edilince tereddütsüz kabul ettim. Hem beğeniyle izlediğim filmin ana mekanlarını görecek hem de bir doğa yürüyüşü ile harika bir hafta sonu geçirme imkanı elde etmiş olacaktım.

Kış mevsimi geldi gelecek diye beklerken karların, sadece dağların tepelerine hapsolup şehirlere inemeden yerini bahar aylarına terk ettiği güneşli bir hafta sonu Ankara’dan Kastamonu’ya doğru yola koyulduk. Dipsizgöl Ankara’ya 235 km mesafede bulunuyor. Yaklaşık 3 saatlik bir yolculuğun ardından Çankırı-Ilgaz kara yolunu takip edip Tosya’ya varmadan yolun soluna saparak Çiftler köyünü geçtikten sonra Dipsizgöl’e ulaşıyoruz…

Dipsizgöl küçük, şirin ve panoramik görüntüsüyle bizlere “Hoş geldiniz!” derken, ılık bir nisan sabahı gibi ısıtıveriyor içimizi…Büyük şehirlerin keşmekeşinden, yoğun iş temposundan uzaklaşmak isteyip de, “Şöyle bir kafamı dinlendirebileceğim sessiz ve sakin bir yerlere gideyim.” diyenler için biçilmiş bir kaftan… Neredeyse el değmemiş hâliyle sihirli bir güzelliğe sahip. Her mevsim bambaşka güzelliklere bürüneceği, hele sonbaharda sarıdan turuncuya gökkuşağını andıran renkleriyle, kış aylarında karlı manzarasıyla muhteşem bir görüntü oluşturacağı her hâlinden belli.  

Dipsizgöl bir krater gölü. 2011 yılında “Tabiat parkı” ilan edilmiş. Tosya ve yakın yerleşim yerlerindeki insanlar mesire alanı olarak kullanıyor. Gölü besleyen herhangi bir akarsu bulunmuyor. Zaten bu tip göllerin kaynağı da gölün alt tarafından çıkıyormuş. Bunlara dipsiz göl denmesinin sebebi de; gölün alt kısmında bulunan çıkış kaynağındaki derinlik seviyesinin volkanik hareketlenmeler sonucunda artmasından kaynaklanıyormuş. 

Küçük bir araştırma yaptığımda ülkemizde, buna benzer şekilde oluşmuş ve aynı adı taşıyan aşağıdaki göller de bulunuyor. (Meraklısına!..)

·  Sivas Dipsizgöl

·  Safranbolu Dipsizgöl

·  Kastamonu Dipsizgöl

·  Yalova Dipsizgöl

 

Kastamonu Dipsizgöl 1550 rakımlı bir noktada ve 40 metreyi aşan bir derinliğe sahip. Dört bir yanı gürgen, meşe ve devasa karaçam ağaçlarıyla kaplı... Gölün koyu yeşil tonlu rengi,  etrafını saran ağaçların yaydığı bol oksijen, kuşların cıvıltısı, gölün etrafında konaklama amaçlı bungalov tarzı doğayla bütünleşmiş az sayıdaki evlerin göle yansıyan görüntüsü büyüleyici bir atmosfer oluşturuyor. Bir taraftan bu harika havayı bol bol içimize çekerek ciğerlerimize bayram havası yaşatırken, diğer taraftan da enfes görüntüyü fotoğraf karelerimizde ölümsüzleştirme yarışımız çocuksu bir şenliğe dönüştürüyor ortamı.

Bir sinema filminin platformu olması, Dipsizgöl’e ilgiyi ister istemez artırmış. Film, konusu itibariyle bugün bile toplumun kanayan yaralarından birine parmak basmış olsa da vizyona girdiği dönemde ses getirmemiş. Ancak günümüzde Dipsizgöl, doğal güzelliğinin yanı sıra “Gözetleme Kulesi” filmiyle de özdeşleşmiş adeta. Kısa bir mola ve göl etrafında küçük bir gezintinin ardından artık göle 3,5 km mesafedeki gözetleme kulesini görmek ve kuleye çıkmak için sabırsızlanıyoruz.

Grup liderimiz, en kolay yol olan ormancıların da kullandığı şose yolu tercih ediyor. Daha sonraki hedefimiz henüz üzerini karların terk etmediği zirveye çıkmak olacak. Yaklaşık 1750 rakımlarda olan gözetleme kulesine bir saati aşan bir zaman diliminde ulaşıyoruz. Gözetleme kulesi iki katlı betonarme bir yapı.  Bulunduğu alan, insan gözünün, alabildiği kadarıyla dağların sırtlarını ve etraftaki ormanları görebileceği konumda.  Filmi seyreden arkadaşlarımızın, “Şuradan odun getiriyordu, bebeği burada sallıyordu.” sözleri arasında kulenin ikinci katına çıkıyorum. Artık Ilgaz Dağları, ayaklarımın altındaymışcasına engin bir şekilde uzanıyor.

Bir zamanlar ormancıların barınağı ve yangın kulesi olarak kullanılan, sonra film için mekân olan kule, artık herhangi bir amaçla kullanılmıyor. Terk edilmiş, adeta virane bir durumda. Camlar kırık dökük.  Çerçeveler çürümeye yüz tutmuş. Telsiz kabloları parçalanmış, salkım saçak hâliyle duvarları yalıyor.  Beyaz badanalı duvarları klasik sokak jargonu yazılarla dolu. Belli ki buraya gelen ziyaretçiler de hoyrat bir o kadar.   Bir an film gözümde canlanıyor; Nihat’ın (Olgun Şimşek) ağır ağır merdivenlerden çıkışı, dürbünle dağların zirvesini, ormanları gözetlemesi ve orman şefinin telsizde; “Dipsizgöl orda mısın? Dipsizgöl her şey normal mi?” anonsu… Bir an farkına varmaksızın dudaklarımdan, “Buradayım şefim her şey normal…” sözleri çıkınca arkadaşımın; “Erdoğan burada mısın?” sözleriyle irkiliyorum…

Evet her şey normal bu dağlarda… Dağların zirvesi insanların “vahşi yanını” silip atacak kadar muhteşem görüntülerle dolu. Hava tertemiz ve berrak… Güneş bir başka parlıyor gökyüzünde. Bulutlar, katman katman görsel bir şölendeymiş gibi tepemizde dolaşıyor. Elimizi uzatsak dokunacakmışız hissi veriyor. Dağların tepeleri bir zincirin halkaları gibi birbiri ardına sıralanıp gidiyor sonsuza doğru…  Ormanlar yemyeşil örtüsüyle insanoğlunun kirli duygularını ve eylemlerini kapatma yarışında sanki… Karlı zirveye doğru yeniden yol almak üzere gözetleme kulesini terk ederken insanların kirli emellerinden habersiz, bir film sahnesinden hafızama kazınan masum bir bebek sesi çınlıyor kulaklarımda…

12.04.2018

Erdoğan Gümüş

Instagram:@erdogangumus1

Sesler TÜMÜ

Bülbül-Kastamonu Çeşitlemesi