­
Karakoncolos sözlüklerde, daha çok çocukları korkutmak için kendisinden söz edilen, bir çeşit kötülük veya kış cini, umacı, öcü, iblis, cadı, gulyanabi benzeri bir tür hayalet olarak tanımlamaktadır.
 
illüstrasyon: Özlem Mengilli
 
Yaygın adı Karakoncolos olsa da Türkçenin Kafkas, Anadolu ve Balkan ağızlarında Karacingolos, Karakoncalas, Karakoncola, Karakoncilo, Karakoncol, Karakoncoloz, Karakonculu, Karakoncul, Karakura, Koncolos, Koncalas, Gancoloz, Goncoloz, Goncalas, Gonculus, Gonculas, Congolos, Congalas, Congulus, Conguluz, Congolos, Congula, Coraz telaffuzları da bulunmaktadır.
 
Kelimenin, dolayısıyla bu hayali varlığın hangi kültürden geldiği ve kökeni hakkında çok farklı görüşler vardır.
 
Türkçe kaynaklar, kelimenin konmak fiilinden, “kon” denilen dağ geçidinden veya Kıpçak Türkçesindeki konç/koncol/konçul’dan geldiğini ve “kara konçlu”nun siyah pantolonlu anlamına geldiğini söylemektedir.
 
Evliya Çelebi Seyahatname’de İstanbul’da, Bulgaristan’da ve Kafkaslarda karşılaştığı zengin Karakoncolos anlatılarına da yer vermektedir. Evliya Çelebi’ye göre İstanbul’un 17 tılsımı vardır ve bunlardan biri de Zemheri’de ortaya çıkan Karakoncoloslardır.
 
Karakoncolos’un Kafkaslardan Orta Avrupa’ya kadar geniş coğrafyada Karakış (Aralık), Zemheri (Ocak) ve Gücük (Şubat) aylarında ortaya çıktığına ve en tehlikeli oldukları 24 Aralık- 20 Ocak arasında geceleri sokakların onlara terk edildiğine inanılır.
 
Karakoncolos halk takviminde ve meteorolojisinde de kendine yer bulmaktadır. Aralık için “Evvel-i Koncolos”, 6 ocak için de “Ahir-i Koncolos” denilmektedir. Bazı yörelerde bu günler “Congolos” ayı olarak adlandırılmakta ve “Congolos girdi, “Congolos çıktı” ifadeleri korku ve kaygıyla kullanılmaktadır. Karadeniz’de çoğu zaman 14 Ocak’a denk gelen ve denizden karaya doğru esen fırtınaya Karakoncolos Fırtınası denilmektedir.
 
Halk inanış ve betimlemelerine göre Karakoncoloslar, maymuna benzeyen, kısa boylu, çirkin, dağınık saçlı, yüzleri ve bacakları kapkara, avuç içleri delik, giysileri ayı postu gibi tüylü, bellerinde iri çanlar olan, eli değnekli erkek veya kambur belli, buruşuk yüzlü, yaşlı kadın olarak tasvir edilir.
İnanışa göre Karakoncoloslar, korkunç oldukları kadar tuhaf ve eğlenceli yaratıklardır. Zemheri ayı boyunca geceleri sokaklarda dolaşırlar ve rastladıklarına “nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun” gibi sorular sorarlar. “Karabağ’dan geliyorum, Karadağ’a gidiyorum” şeklinde içinde “kara” kelimesi geçen cevaplar verenlere dokunmazlar.
 
Karakoncolosların geceleri evlere girince sohbete katılmak, ses ve mimikleriyle onları taklit etmek, açık bırakılan yiyecek kaplarına tükürmek, pislik atmak, hastalık bulaştırmak gibi huyları da vardır. Girdikleri evlerde bolluk ve bereket kalmaz; dışarı çıkarmak için gürültü yapmak ve zincirlerle kovalamak gerekir.
 
Eve girmelerini önleyecek tedbirler almak, eşiğin dışına kabak, kuymak, lahana, pancar gibi yiyecekler bırakmak gerekir. Yiyecek bulamaz ve eve girerse erkek çocuklarını, ahıra girerse yeni doğmuş buzağıları yiyeceğine inanılır. Yalnız yakaladığı kız çocuklarının saçlarını yün tarağı ile derilerine batırarak, canlarını acıtarak taramaktan hoşlanırlar. Çocuklar ona sokakta yakalanmamak için kış günleri evden çıkmaz; yün tarakları ise geceleri açıkta bırakılmaz.
 
Karakoncolosların en korkulan yönü taklit yetenekleridir. Geceleri sokaklarda dolaşırken pencerenize yaklaşıp tanıdığınız birinin sesiyle sizi dışarı çağırır. Ses verirseniz sesinizi, dışarı çıkarsanız sizi alır götürür; uyanmazsanız sabah sokakta donmuş olarak bulunabilirsiniz.