­

Lekesel Soyutmalar ve Geleneksel İzler

Çağdaş sanatta “soyut”un kavram olarak sorgulanıp tanımlanarak sözlüklere girmesi ve bir sanat dalı olarak benimsenip kabul görmesi için 19. yüzyılın ilk çeyreğinin gelmesi gerekecektir. 

Soyut anlatımlar, önce Soyutlama/Abstraction, daha sonra da Figürsüz/Abstract/Non-Figuratif anlatımlar olarak katılır sanat terimlerinin arasına.

İlki, dış gerçekte görülen herhangi bir figürden, nesneden ve doğa kesitinden hareket ederek onu tamamen soyut biçimler haline getirme eylemi olarak tanımlayan görüştür. Michel Seuphor’a göre, bu görüşün eleştirilebilecek yönü, zihinde dış gerçeğe ait çağrışımlar uyandırması, anımsatmasıdır.

İkincisi ise figürsüz, dış gerçekten herhangi bir şey almayan, onu hiçbir şekilde hatırlatmayan yorumlardır. Bu tanıma örnek olarak Piet Mondrian verilebilir. İster geometri düzeniyle kurulmuş olsun, isterse Kandinsky’de olduğu gibi, geometriden uzak bulunsun, figürsüz resim, insan usunda tamamen soyut olarak tasarlanan ve bu yolla yaratılan resimdir.

Bu bağlamda, soyut resim, insanın en saf duyarlılığını dışa vuran, yalnızca usunun tasarımı olan ve salt plastik öğelerden oluşan yapısallıktan başka hiçbir şeye gereksinim duymayacaktır.

1950’li yıllara gelindiğinde, çok partili dönemle birlikte Türkiye’nin sanat gündemine “Milli” tanımı katılır. 1940’ların sanat tartışmalarının tek hedefini oluşturan ‘modern’ sözcüğü yerini ‘non-figüratif’e bırakırken ‘Ulusal’ sözcüğü de ‘Milli’ye dönüşür.

Non-figüratif sanat anlayışı, çağdaşlaşma, atılım ve modernleşmeyle özdeşleşirken Türk sanatçıları soyut anlatımlara hızla yönelmekte ve bu anlayış içinde özgün yollar aramaya özen göstermektedir.

Çağcıl görüşleri benimseyen ve evrensel sanat değerlerine ulaşmanın önemine inanan yazarlar Non-figüratif resmi şiddetle savunurlar. Ancak Türkiye için 1950’lerde, toplumsal dönüşümün ilk adımları atılmaktadır. Ulusallık yerine Millilik gibi sözcüklerle başlayan, evrensellik yerine milli geleneklere dönüşü pekiştiren görüşlerin tohumlarının atıldığı  bu yıllarda Non-figüratif sanat, evrenselliği savunan düşün adamları ve yazarların savundukları, korumaya çalıştıkları çağdaş düşüncenin simgesi olacaktır.

Ancak bu dönemin en büyük hamlesi Milli kavramının yeniden yorumlanması ve resim sanatı da dahil olmak üzere bütün edebiyat alanlarında yeni bir anlam birliğine ulaşması olacaktır. Milli, bir kavram olmanın ötesinde, politik bir seçimin simgesine dönüşür ve sanat dallarında yapılan üretiminde bu simgeyi belirleyen niteliklerle donanması beklenir.

Sanat ve düşünce sistemi üzerinde araştırmalara dayalı makaleler yazılmaya başlanacak, karşılıklı savunmalar sanatın düşünce alanlarına olumlu katkılar sağlayacak, önemlisi, sanatçılar sanat anlayışlarını ve dünyaya bakışlarını savunmaya başlayacaklar ve bu konuda mücadele vereceklerdir. Sanatçılar ve yazarlar sanat ortamı içinde düşünmeye ve tartışmaya başlayacaklardır.

Bu sanıldığından da önemlidir.  Sanat akımlarını çözümlemek için savunmalar ve karşı fikirler geliştirerek yazılan yazılar, sanatı tanımlayan ve düşünsel aşamalarını irdeleyen çalışmaların yapılarak topluma yansıtılması görevini de üstlenecektir.

Önemlisi, ressamlar yaptıkları resmin sanatsal değerini açıklayabilecek bilgi donanımlarına ulaşmaya çabalayacaklar ve haklarını korumanın özgürlüğünü kavrayacaklardır. Bir araya gelip ressam haklarını savunmaya ve sanatın gelişimini belirleyen hedefler belirlemeye çalışacaklardır.

Milli değerler olarak nitelendirilerek ön plana çıkartılan geleneksel sanat dallarının verilerini resim alanlarının içine taşımayı hedef alan sanatçılar, giderek bu yapaylıktan kurtulmanın ve özgün bir dil yaratmanın peşine düşecektir. Bu arada çağdaş ve evrensel düşünce sistemini koruyanlar soyut anlatımların ilk örneklerini vereceklerdir. Soyutlamalar Türk resminin gelişim çizgisine yön vermeye başlayacaktır.

Türk resminde soyut sanatın algılanıp uygulanmaya koyulması aşamasında sanatçı doğa, figür ya da nesne soyutlamalarını soyut sanat için çıkış noktası olarak görme eğilimindedir. Bu nedenle ilk soyut resimer ağaç, insan, doğa çıkışlı soyuta yönelim aslında çoğu doğa, nesne, manzara ve figür soyutlamaları olarak karşımıza çıkar.  Türk ressamları soyutlamalarının kaynağına insan-doğa ikilemini yerleştirir. Bu tür kapsamına giren soyutlamalar Türk Resim Sanatında ağırlık kazanır.

Kaynak (Source):

Franck, Dan. The Bohemians: The Birth of Modern Art, Paris, 1900–1930. London: Weidenfeld & Nicolson, 2001.
Bougault, Valérie. Paris Montparnasse: The Heyday of Modern Art, 1910–1940. Paris: Éditions Pierre Terrail, 1997.
Franck, Dan. The Bohemians: The Birth of Modern Art, Paris, 1900–1930. London: Weidenfeld & Nicolson, 2001.
Green, Christopher. Art in France: 1900–1940. New Haven: Yale University Press, 2000.
Lieberman, William S. Painters in Paris, 1895–1950. Exhibition catalogue. New York: The Metropolitan Museum of Art, 2000.
L'École de Paris, 1904–1929: La part de l'autre. Exhibition catalogue. Paris: Musée d'Art Moderne de la Ville de Paris, 2000.
Wilson, Sarah, et al. Paris: Capital of the Arts, 1900–1968. London: Royal Academy of Arts, 2002.

Giray., Kıymet., Paris Ekolü Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (25. Aralık. 2007- 25.Şubat. 2008) Paris Ekolü Sergisi Kataloğu