­

Pithos Bahçesi

Büyük, fıçıya benzer stoklama kapları, Akdeniz ve Yakın Doğuda, tarihöncesi dönemden beri en eski keramik formları olarak ortaya çıkmıştır. Bu kaplar, özellikle hem zeytinyağı, şarap ve tahılın güvenli, serin bir biçimde depolanmasına ve taşınmasına yarıyorlar, hem keramik sevkiyatlarında gemilerde nakliye kapları olarak de kullanılıyorlardı. Genellikle insan boyunda ve kalın duvarlı özel depolama mekânlarında, toprağa gömülü olan bu pithosların, bulunan örneklerin pek çoğunda, bu nedenle sabit ayaklar yoktur. Kullanılmayan pithoslar ya kuyu ağızlarının yükseltilmesinde, ya da İlk Tunç Çağı’nda saptandığı gibi, gömülerde kullanılıyordu.

Su Sistemi Boruları 

Romalı yazar ve mimar Vitruvius, yapı sanatının bütün alanlarıyla ilgili “de architectura” isimli kitabının III. Cildinin VI. bölümünde, su sistemleri üzerinde durur. Vitruvius, üç farklı su sisteminin olduğunu yazar: Taştan yapılmış yapay kanallar, kurşun borular ve kil borular. Kil borular bu konudaki en iyi seçim olarak görülüyor. Bunun nedeni hem hafif, hem taş kanallardan daha ucuz üretilebiliyor olmalarıdır. Üstelik kil borular, kurşun borulardan daha az sağlığa zararlıdırlar. Troya’da bulunmuş olan ve sıkıca birbirinin içerisine girebilen kalın kil borular, Vitruvius’un tanımlamalarına ve Roma İmparatorluğunun çeşitli bölgelerinde bulunmuş olan buluntulara uymaktadır. Bağlantı noktaları, söndürülmüş kireç ve yağdan oluşan bir karışımla kapatılıyordu. Açılı parçalar ve dağıtım yerleriyse genelde taştan yapılıyordu.

Öğütme Taşları ve El Değirmenleri

Tahıl, en eski zamanlardan beri insanların besin listesine dâhildir. Yerleşik düzene geçmeden önce, tohumlar ve yabani otlar rastgele toplanırken, ilk tahıl türleri yaklaşık 10.000 yıl önce, neolitik devrin başlamasıyla tarımda ve buna bağlı olarak da temel gıda ürünleri içerisinde oldukça büyük önem kazanmışlardır. Hasadı yapılan tahıl tanelerinin, insanlar için kullanılabilir hale getirebilmek için kabuklarının soyulması ve öğütülmeleri gerekmektedir. Bu iş harmanlama tahtası, dibek ve uzun süre taştan, basit el değirmenleri ile yapıldı. Depolama ve koruma sorunları nedeniyle tahıl, daima kullanılmadan kısa bir süre önce, gereken miktar kadar öğütüldüğü için her aile bu işi kendi başına yapıyordu. Bu iş için kullanılan değirmenler, yüzyıllar boyunca hiç değişmeden kalmıştır. Bir avuç dolusu tahıl, büyük, yassı veya içe doğru oyuk taşın üzerine serpilir, daha sonra ise, dışa doğru oyuk taşın üzerine serpilir, daha sonra ise, dışa doğru eğimli dönen ezme taş, kuvvetli bastırma ve çevirme hareketleriyle döndürülerek tahılı öğütürdü. Öğütme işleminin iyi olabilmesi için taşın mümkün olduğu kadar kaba yüzeyli ve una çok fazla taş kırığı veya kum karışmaması için sert ve dayanıklı olması gerekiyordu. Buna rağmen una taş karışması tamamıyla önlenememiştir. Bu nedenle tercih edilen taş türleri, genellikle granit, bazalt ve porfirdi. Bu el değirmenleri, M.Ö. 1000 yıllarında Mezopotamya’da döner değirmenler icat edilene kadar kullanılmıştır. Ortaya çıkan bu değirmen türü; tarihin başlangıcından önceki son yüzyıllarda başka bölgelerde de kullanılmaya başladı. Bu yorucu ve uzun süren çalışma, Mısır duvar resimleri ve bulunan kadın iskeletlerinin eklemlerinde tespit edilen değişikliklerden anlaşıldığı kadarıyla, genç kız ve kadınlar tarafından üstlenilmişti.