­ KARAMAN ÇIRAKLIK-KALFALIK DEVRELERİ VE TÖRENLERİ | Kültür Portalı

Karaman Çıraklık-Kalfalık Devreleri ve Törenleri - Karaman

Gelenekler-Görenekler

Ah-ı Evren Menakipname ve Yasası'na göre çıraklık devresi 1001 gündür. Son bir günün adına, yevm-i rıza denir. Bu süreye, üç yıl on gün diyenlerde vardır. Son on gün yine yevm-i rızadır. Bir baba veya veli, çocuğunu bir sanata vereceğinde, ‘‘Eti senin kemiği benim’’ şartı ile teslim eder. Çırağının yetişmesinde ustanın büyük yetkisi vardır. Usta ve çırağı arasında, maddi ve manevi olmak üzere, iki tür ilişki vardır. Manevi ilişki, sabır, kanaat, teslimiyet ve tevekküldür. Maddi ilişki ise doğru dürüst ve insaflı davranmaktır. Yukarda belirtilen çıraklık günlerinin yaklaştığında, çırağın babası ustaya gelerek: “Eğer münasip görüyorsanız, çırağınız....ya destur dilemeye geldim" der. Bu destur dileme, çırağın kalfalığa geçme arzusunu bildirir. Usta bu teklifi olumlu bulursa, muvaffakat ederek “varın tedarikini görün” der. Şayet, çırakta henüz bir yetenek görürse desturun bir müddet daha geriye bırakılmasını ister.

Şu cihette çok dikkate değer bir konudur. Çırağa destur verilmesini uygun gören ustası vakti ile peştamal kuşanma törenini yaptırmamış, bu nedenle de gerçek ustalık sıfatına haiz değilse, çırağına kendisi destur veremez. Bu çırak,bir hafta veya on gün kadar, başka bir gerçek sıfatına haiz birinin işyerinde çalışacak ve bu geçici usta tarafından, destur verme işi organize edilecektir. Çırağın asıl ustasının bu konuda hiç bir yetkisi yoktur. Destur verme törenine davet olunanlar bu geçici usta adına davet olunurlardı.İşin acı tarafı şudur ki; çırağın asıl ustası bile bu çırağın destur törenine gelemezdi. Odabaşı tarafından törene takdim de çırağın geçici ustası adı ile olurdu. Eğer baba, çocuğu için kalfalığa geçişte ustasından uygun cevap almışta, durum, çırağın babası ile yayına katılan geçici ustası, yiğitbaşının yanına gider ve destur verme yeri tespit edilirdi.yiğitbaşı odabaşı aracılığı ile o mesleğin gerçek nitelikteki ustalarını törene davet ederlerdi. Bu davet şöyle yapılırdı: “Yiğitbaşımız ile,...................ustanın selamı var..........................ustanın, destur duasına muhtaç bir çırağı vardır. Falan gün ................namazından sonra,..................yere buyuracaksınız.” Çırağın babası mali durumuna göre, kahve, çay, veya meyva veya hafif bir yemek ziyafeti hazırlamakta yükümlü olurdu. Bazı kereler daha evvelden çıraklık devresini doldurmuş olanlar da bugün için hazırlanarak aynı yerde aynı masrafla,desturlarını almış olurlardı ki, bu takdirde masraf törene katılan çıraklar arasında paylaştırılırdı.

Çırağın veya çırakların babaları, yiğitbaşının yanına gideceklerinde hediye götürürlerdi. Bu hediye de ayrı ayrı iki paket içinde, mesala bir okka şeker, 100 dirhem kahve gibi şeylerdir.Bu paketlerden biri yiğitbaşına, diğeri de odabaşına aitti. Davetliler, davet olunan eve veya bahçeye toplanırlardı. Hazırlanan ikramlar yapıldıktan sonra, destur verme töreni başlamıştır. Davetlilerden bir hafız Kur’an’dan bir aşır okur bir münasip Hoca da gereken duayı yapardı. Daha evvelden odabaşı destur verilecek çırak veya çırakları bir tarafa çekerek kendilerine bazı tembihlerde bulunurdu. Destur verilecek çırakları yiğitbaşının huzuruna getirirler duadan sonra yiğitbaşı da önünde diz çöküp oturan bu bir veya birkaç çırağa şu öğütleri yapardı: Evvela çıraklara “Oğullarım, ustalarınıza hakkınızı helal ettiniz mi?” diye sorar; “Ettik” cevabının alınca, ustalarına aynı soruyu tekrarlardı. Onlardan da çıraklarına haklarını helal ettikleri cevabını alınca, bu defa da hazır bulunan bütün ustalara hitaben “sizler de birbirinizden haklarını helal ettiniz mi?" diye sorar; onlar da hep bir ağızdan “ettik" cevabını verince, yiğitbaşı, “Allah cümlenizden razı olsun” der ve tekrar çıraklara dönerek şunları söylerdi "Dinleyiniz oğullarım, şeğirtlikten çıktınız, kalfa oldunuz.Dinimizin nasihatini işittiniz;Şeriattan hakikatten, tarikattan ve marifetten dışarı çıkmayasınız.Şeytanın sözüne uyup da kötü işlere ve kötü yollara sapmayasınız. Göz ile gördüğünüzü, ata gözü ile görüp; elinizle koymadığınız şeye el sürmeyesiniz.Büyüğünüzü büyük küçüğünüzü küçük tanıyasınız.Alışverişinizde yalan söylemiyesiniz, Beş vakit namaza devam edesiniz. Haydi çocuklar, Allah iş ve gücünüzü rast getirsin”  

Bundan sonra yeni kalfalar kalkarak yiğitbaşının ve diğer ustaların ellerini öper, geriye çekilerek diz çöküp otururlardı. O günden itibaren kalfa olan çıraklar, yukarıda belirttiğimiz, rıza günü süresince ustalarının yanında çalışırlardı. Şayet,ustalarına lazım iseler ustalarının belirttiği bir ücret mukabilinde ve zaman içerisinde ustalarının yanında çalışırlardı. Ustanın kendisine lazım değilse bu yeni kalfa, bir başka işyerinde, ücreti ile kalfa olarak çalışır;ya da kendisi bir işyeri açarak bağımsız olarak çalışırdı. Kalfa olan bu çırakların ustaları, hatıra olarak, sanata ait bir veya birkaç alet hediye ederek “al evladım, bunları ustanın armağanı olarak kullan ve sakla“ dedi.

Kaynak: http://www.karamankulturturizm.gov.tr adresinden, 23 Mart 2013 tarihinde alınmıştır.

Görüntülenme Sayısı : 3570    Eklenme Tarihi : 20 Şubat 2013 Çarşamba    Güncellenme Tarihi : 05 Kasım 2020 Perşembe