­

Türk Tiyatrosu

 Anadolu Türklerinin kültürü, dolayısıyla dramatik sanatı beş önemli etkenin bir araya gelmesiyle olmuştur. Kısaca bu etkenler şunlardır. Yer, soy, imparatorluk, İslam ve Batılılaşma.

Yer bakımından ele alındığında, Türkler gelmeden önce Anadolu’da yaşayan eski uygarlıkların Türk kültürünün oluşmasında büyük etkisi olmuştur. Bu da en çok Türk köylüsünün seyirlik oyunlarında görülmektedir.

İkinci etken olan soya gelince, bunun Anadolu Türklerine en büyük katkısı, bugün de konuştuğumuz Türkçe’dir. Türklerin eski yurdu Orta Asya'nın ve Şaman inançlarının izlerine Anadolu Türklerinin kültüründe geniş ölçüde rastlanmaktadır.

İmparatorluk olgusu, Osmanlıların üç kıtada kurdukları büyük devlet içinde yaşayan etnik grupların arasındaki kültür değiş tokuşudur. Balkan ülkelerinin insanları, Yahudi, Rum, Ermeni gibi çeşitli etnik azınlıkların, tiyatronun oluşumu üzerindeki kısmi de olsa katkılarıdır.

Bir önemli etken de İslam’dır. Bu kaynakta, yalnız din değil, İslam ülkelerinin, özellikle de İran ve Arap kültürlerinin etkisini de hesaba katmak gerekir.

Son ve en önemli etken ise, Batılılaşma’dır. Batı Tiyatrosu’nun Türkiye’ye yerleşmesi her ne kadar Tanzimat ile başlarsa da, daha öncelere uzanan bir tanışmanın olduğunu gösteren kanıtlar bulunmaktadır. Özellikle de III. Selim, II. Mahmut ve Abdülmecit gibi yenilikçi padişahların anlayışlarının büyük payı bulunmaktadır. Gerek saraylarındaki, gerekse saray dışındaki tiyatroları fermanlar vererek, paraca desteklemişlerdir.

Çevre bakımından Türk Tiyatrosu’nu, dört ana bölüme ayırabiliriz. Bunlardan ilki Köylü Tiyatrosu geleneğidir. Türk halkının büyük çoğunluğunu oluşturan toprağa bağlılık, eski bolluk törenleri inançlarını sürdürdüğü seyirlik oyunlarda kendisini gösterir. Bu tür oyunlar zamanla biçim ve öz bakımından değişikliklere uğramasına rağmen günümüze değin yaşayabilmiştir. Köylümüz zamanla geleneksel oyunların üzerine kendi toplumsal yaşantısını da yansıtan yeni oyunlar katmıştır.

Halk tiyatrosu ise kentlerde, daha çok başkentte oluşmuş bir tiyatrodur. Osmanlı’da başka yerlerde görülmekle birlikte Karagöz ve Ortaoyunu gibi Geleneksel Halk Tiyatrosu türleri İstanbul’un malı olmuştur. Sanatçıları halk adamları olduğu gibi seyircileri de halktan insanlardır. Bu tür 19.yy'da Batı Tiyatrosu’yla birleşerek Tuluat Tiyatrosu’nun ortaya çıkmasına yol açmıştır.

Saray Tiyatrosu geleneği başka ülkelerdeki gibi değişik, kendine özgü bir gelenek olmayıp, daha çok saray çevresi dışındaki tiyatrosunun saray tarafından benimsenmesi sayesinde gelişim göstermiştir.

Sonuncu gelenek olan Batı Tiyatrosu da belli bir çevrenin tiyatrosu olmuştur, İstanbul, sınırlı olarak Bursa, İzmir, Edime, Adana gibi kentlerde gelişen Batı Tiyatrosunun, Türkiye Cumhuriyeti döneminde bile halka kısmi olarak ulaştığı söylenebilir.

Kaynak: Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü